Sevgili abim,
Son attığın mesajda “Kardeşim, yeniden doğmak yeni Serkan olmak gerek; aç bir sayfa Bismillah de.” demiştin. Bana bismillah demenin kıymetini bir bebeğe emeklemeyi öğretir gibi öğrettin. İçimden, “Hüseyin abi 3 haftadır aynı dersi yapıyor.” diye geçirdiğimde içimi okuyorsun sanmıştım, çünkü “Kardeşim tuğlaları üst üste koymak tekrar değil tesistir.” demiştin.
İlk dersine geldiğimde bir elma hikâyesi ile hayatımın değişeceğini hiç düşünmedim. O kapıdan çıktığımda gökyüzüne bakıp “Allah’ım buldum, Allah’ım seni seviyorum.” diye kalbimi bayram yeri yapan o geceyi unutamayacağım.
Bir ara uzun süre derslere gelmemiştim. Orhan Camii’ne namaza giderken bir ses duymuştum, tanımadığım biri “Kardeşim bak seni çağırıyorlar.” demişti. İçeride sen vardın. Hemen tatlı söyledin, halimi hatırımı sordun ve sonra “Kardeşim bak, sana çok ayrı bir muhabbetim var, Allah için seni seviyorum, dersleri aksatma.” demiştin. Abi, ben de Allah için seni çok seviyorum.
Şöyle elini masaya vurup “Allah var be!” derdin. Sen Rabbimizi bize öyle bir anlattın ki, ne zaman dara düşsem “Allah var be!” deyip yeniden güçleniyorum. Tam bir gıybete gireceğiz, hemen yüksek sesle “Essalatu vesselam aleyke yâ Resulallah” deyip konuyu Hz. Peygamber’e bağlardın. Abi, ne yalan söyleyim ben senin sayende Hz. Peygamber’i çok sevdim.
Küçük odanda sana facebook açtığımız gün “bizim gayemiz bir insana daha hakikati söylemek” demiştin. Sonra twitter açtık, derken binlerce insan seni takip etmeye başladı. İstatistikleri sana attığımda o uzun maillerine sevincini sığdıramıyordun. Bir kişinin daha Allah ve Resulüne olan muhabbetinin arttığını öğrenince gözlerinin içi gülüyordu. Hatta TRT’ye sahur programı sonrasında bir tanıdığın evinde biraz dinlenecektik. Facebook’a gelen mesajları görünce şaşırdım, heyecanlandım. Yanına gelip “Abi bir sürü mesaj gelmiş.” dedim. Başladım okumaya. Dünyasını da ahiretini de kaybetmeye yüz tutmuş bir ablanın “Benim hayatım çok kötü, ama bugün kanalları gezerken sizi gördüm, iyi ki sizi tanıdım.” dediği mesajı okuduğunda gözlerin dolmuştu.
“Anlatın şu hakikatleri yahu.” derdin hep. Senin mücadele azminden kırıntı düşmedi payımıza, hakkını helal et güzel abim.
Şehrin yükü omuzlarındaydı. Cevşen kitabının her yerine yazdığın bir sürü isme tek tek dua ettiğini kimse bilmezdi. Hatta adını bilmediğin bir gence “şu dükkandaki güzel genç kardeşim” diye; bir başkasına da namaza başlasın diye dua ediyordun. Duaların bir şehrin teminatıydı canım abim.
Süleymaniye’de kürdilihicazkâr okuduğun o besteyi, Atik validenin avlusunda bir aşık gibi camiye olan sevgini anlatışını hiç unutmayacağım.
“Gel bir sarılayım yahu.” deyişini hiç unutmayacağım. Verdiğin mücadeleyi, insan olana sevgini, ağaçlara verdiğin selamları, bir papatya üzerine dakikalarca konuşmanı unutmayacağım.
Seni gerçekten çok özleyeceğim. Çok çok çok sevdiğin Rabbine ve Resulüne kavuştun. Ah şu an anlatabilsen neler anlatırdın.
Allah binler kez razı olsun, üzerimdeki emeklerinin hakkını ancak bıraktığın davayı yaşatarak vereceğimizi biliyorum.
Seni çok özleyeceğiz.