TR EN

Dil Seçin

Ara

Sevgili Yavrucuğum, Gözümün Nuru Evladım / B/aşka Mektuplar

Mektubunu alınca gönül hanem titredi, gözyaşlarıma engel olamadım. Yavrucuğum, farkındayım acılarının, sıkıntılarının. Kalbin kırılmış, incinmişsin. Kendini değersiz hissetmene sebep olmuş yaşadıkların.

Bitanem, nineler torunlarına hep masallar anlatırlar ya… Bugün nineliğim tuttu, sevgili torunuma bir masal anlatayım dedim. Bilirsin, nineler torunlarını sakinleştirmek için masal anlatırlar. “Of ninecim” deyişini duyar gibiyim. Acele etme, bak sana neler söyleyecek masalım.

Bir varmış bir yokmuş, benim gibi ninelerin torunlarına masallar anlattığı zamanın birinde, güzel bir diyarda bulunan güzel evlerin birinde, çok güzel ve zarif ince nakışlanmış çerçevesiyle bir ayna varmış.

Çok şaşaalı geniş bir antrede, herkesin gelip geçtiği ve geçerken mutlaka baktığı bir duvarda asılıymış bizim ayna. Gümüş çerçevesi ve parlak sırrıyla göz kamaştırıyormuş. Öyle güzelmiş ki, bakanlar bir daha bakmak isterlermiş. Şöyle önünde durup aynaya yansıyan kendi görüntülerini tekrar tekrar seyrederlermiş. Evin şaşaası da yansırmış aynada. Ayna evi, ev aynayı seyredip dururlarmış.

Masal bu ya, bu mutluluk ve şaşaa çağı uzun sürmemiş. Bir gün eve akrabalardan yaramaz bir çocuk gelmiş. Aynaya bakmış, bakmış… Kendi yaramazlığının aynada yansımasını görünce hoşuna gitmemiş ve eline aldığı bir çiviyle aynayı bir güzel çizmiş. Ayna artık eski ayna değilmiş. Sahibi, duruma üzülmüş üzülmesine ama ne yapsın, çizik ayna yakışmıyormuş o antreye. Ayna yerinden indirilmiş. Bir beze sarılıp eskiciye gönderilmiş. Ayna eskici dükkanında günlerce beklemiş ama ne yazık müşteri çıkmamış bizim aynaya. Yalnızca çerçevesi satılmış. Çerçeveden de olan ayna yalnız bir başına bekliyormuş köşede.

Günlerden bir gün, bir çocuk telaşla girmiş eskicinin dükkanına. Ona verebileceği bir cam parçasının olup olmadığını sormuş eskici amcaya. Eskici, yalnız çizik bir aynasının olduğunu, isterse ona verebileceğini söylemiş. Çocuk büyük bir sevinçle kapmış aynayı ve doğruca kendine yapmaya çalıştığı ağaç evine taşımış. Büyük bir itinayla aynanın sırrını silmiş. Kulübesinin pencere çerçevesine yerleştirmiş dikkatlice.

Ayna artık pencereymiş. Bir şeyi yansıtmak yerine pencere olup doğrudan görülmesine yaramış her şeyin ve çok mutlu olmuş, küçük bir çocuğun dünyasına açılan pencere olduğu için.

İşte güzel evladım, senin ayine-i Samed olan kalbin de—bu ayna gibi—çizilmiş hoyrat ellerce, çirkin davranışlarla. İnsanı yorar bunlar, ama unutma ki, her bir çizikle, hayatımızdaki her bir zorlukla, aczimizi anlarız. Rahman’a, Kudreti her şeye yeten Rabbimize sığınırız ve zorluktaki kolaylığı buluruz. Yeter ki sabredelim ve olanın Rabbimizin izniyle olduğunu bilelim.

Bitanem, anneciğin ve babacığın bilememişler, sende yansıyanın kendileri olduğunu. Unutmuşlar her çocuğun anne ve babaya aynalık yaptığını. O yüzden seni kalplerinden indirip sana ve sırrına çizik atmışlar. Bize düşen ne biliyor musun, onları affedip bütün bu olanları güzel adımlar atmaya vesile kılmak…

Hadi güzel çocuğum, sırrımız dökülse de biliyorsun-ayna gibi-pencere olabiliriz. Kendine güzel bir pencere aç ki, güzellikler kalbine yol bulup girebilsin, çiziklerine şifa olsunlar.

Bitanem, ihtiyarlık işte, nasihate başlayınca bitiremiyoruz bir türlü. Bana yaz, yaz ki kalbinin penceresinden seni görebileyim, gözlerinden öpebileyim…

Seni kalplere şifa veren Rabbimize emanet ediyorum.

Gözlerinden öpüyorum, gözümün nuru evladım…

 

Ninen: Şemsi