TR EN

Dil Seçin

Ara

GZFT Analizi İle Kulluğun Nabzını Tutmak

GZFT Analizi İle Kulluğun Nabzını Tutmak

Yarınını bilmek, bu gününü ölmekten geçer.

“Ben cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.” (Zâriyat suresi, 56) 

Abd: kul

Ubudiyet: kulluk

Rab: terbiye eden, kendisine ibadet edilen

Rububiyet: terbiye edicilik, kendisine ibadet edilen.

 

Aslında bizden yapmamız istenen kulluğu, daha önce peşinen aldığımız nimetlere bir teşekkür olarak yapıyoruz. Bu gerçeği Bediüzzaman; “Ubudiyet, emr-i İlahîye ve rıza-yı İlahîye bakar. Ubudiyetin dâîsi emr-i İlahî ve neticesi rıza-yı Hak’tır. Semeratı ve fevaidi, uhreviyedir. Ubudiyetin esası olan, acz ve fakr ve kusur ve naksını bilmek ve niyaz ile dergâh-ı uluhiyete karşı secde etmektir” şeklinde ifade etmektedir. 

Rabbimiz (cc) Kur’an-ı Kerîm’inde; “Ey insanlar! Hem sizi, hem de sizden öncekileri yaratan Rabbinize ibadet ediniz. Böyle yapmakla her türlü zarardan korunmayı ümit edebilirsiniz. O Rabbiniz ki, yeryüzünü size bir döşek, göğü de bir kubbe yaptı. Gökten yağmur indirip, onunla size rızık olarak çeşitli mahsuller çıkardı. Öyleyse siz gerçeği bilip dururken, sakın Rabbinize eş koşmayın” (Bakara, 21-22) demektedir.

Madem ki bunca nimetleri peşinen aldık, o halde bunlara kapsamlı teşekkür etmek gerekir ki, bunun da yolu Allah’a kulluk yapmaktır. Yani O (cc) ne derse odur. Ne isterse odur. Ne istemezse odur.

Orijinali Arapça olan “el insan abidül ihsan” yani “insan ihsanın kuludur” şeklinde meşhur bir söz vardır. Mesela birisi bize bir telefon hediye etse elbette ki ona teşekkür ederiz, hele de bu telefon son model olursa teşekkür daha da çok olacaktır. Aynı kişi telefonun yanında bir otomobil hediye etse, ona karşı minnet ve teşekkürünüzü bir düşünün. Hele de aynı kişi bir de bahçe içinde güzel bir ev hediye etse, hele hele bir de sizi bir şirketin hem genel müdürü hem de hissedarı yapsa ne yaparsınız?.. Elbette onu memnun ve hoşnut etmek için elinizden ne gelirse yaparsınız.

Bunca nimeti peşin alan insan elbette bu nimetleri verene kulluk yapacaktır. 

Peki ama nasıl kulluk? Kulluğun bir ölçüsü var mıdır? 

Elbette ki vardır, neyin nasıl yapılacağı kitaplarda çok güzel tarif edilmektedir. Ancak bilmek yetmez, bildiğini uygulamak yetmez, ayrıca işinde/ibadetinde ihlaslı, yani samimi olmak gerekiyor. Hatta ihlaslı olanları bile çok tehlikeler bekliyor. Yani ümit yok mudur? Ümit elbette ki vardır, hatta Allah’ın (cc) rahmetinden ümit kesmek caiz değildir. Ancak bu işin usulü “mümin havf ve reca ortasında” olmalıdır. Havf, tatlı bir korku: Allah’ın celâl, kibriya ve azameti karşısında haşyet duyma... Reca ise zevkli bir ümit: Onun lütuf, ihsan ve kereminden daima ümitvâr olma halidir.

Firmalar yoğun rekabet koşulları nedeniyle mevcut durumlarını zaman zaman değerlendirip analiz etmek zorundadırlar.  Adeta nabız kontrolü yaparlar. İşte Yönetim bilimlerinde kullanılan bu araçlardan biri GZFT analizidir. Firmalar mevcut durum analizinde kendi içindeki faktörleri dışardan gelecek dış faktörler ile sistemli bir şekilde karşılaştırır. Bu karşılaştırmada şu temel sorular sorulur:

• (G) Güçlü yanlarımız nelerdir, nasıl etkin kullanırız? 

• (Z) Zayıf yanlarımız nelerdir, nasıl düzeltebiliriz?

• (F) Önümüzdeki fırsatlar nelerdir, nasıl değerlendireceğiz?

• (T) Bizi bekleyen tehditler nelerdir, nasıl bertaraf edeceğiz?

Yani özetle bu analiz “mevcut durumu bilirsen, gelecekte de ne olabileceğini bilirsin” diyor. 

İşte şimdi biz de kulluğumuzun nabzını tutma adına kendimize şu soruları soralım:

 

• Kullukta güçlü yanlarımız nelerdir, nasıl değerlendirilebiliriz? 

Müslüman bir coğrafyada, Müslüman bir anne ve babadan doğmak. Hz. Muhammed’in (sav) ümmeti olma şerefine sahip olmak. Kulluk bilincinde olan bir çevre içinde yaşamak. Yaşam boyu sürekliliği olan sağlam bir inanç eğitimi almak vs. Bu liste kişinin durumuna göre uzayıp gidecektir.

 

• Kullukta zayıf yanlarımız nelerdir, nasıl düzeltebiliriz? 

İnsan zayıftır, belaları çok; fakirdir, ihtiyacı pek ziyade; âcizdir, hayat yükü pek ağır. Eğer Kadîr-i Zülcelâl’e dayanıp tevekkül etmezse ve itimad edip teslim olmazsa, vicdanı daim azap içinde kalır. Semeresiz meşakkatler, elemler, teessüfler onu boğar. Ya sarhoş, ya canavar eder… Söylenecek çok şey var, ama herkes kendi zaaflarını yazabilir!..

 

• Kullukta bizi bekleyen fırsatlar nelerdir, nasıl değerlendirebiliriz?    

Allah’ın (cc) rahmeti o kadar geniş ve kuşatıcıdır ki, Cenâb-ı Hak, tövbe edilen günahı affeder. Rabbimiz (cc) buyuruyor; “Ey günahta haddi aşanlar, Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah, bütün günahları affeder. O, Gafûrurrahîm’dir, affı, merhameti çoktur.” (Zümer, 39/53)

Allah’ın Habibi Sevgilili Peygamberimiz (asm) ümmetine karşı o kadar şefkat ve merhametlidir ki, Kur’ân-ı Kerîm’de meâlen buyurulan; “Ey müminler! And olsun ki, içinizden size, sıkıntıya uğramanız kendisine ağır gelen, size düşkün, müminlere şefkatli ve merhametli bir peygamber gelmiştir.” (et-Tevbe, 9/128) Bu ayet Resul-i Ekrem aleyhissalâtu vesselâmın ümmetine karşı kemal-i şefkat ve merhametini ifade ediyor. “Evet rivayet-i sahiha ile mahşerin dehşetinden herkes hattâ enbiya dahi ‘nefsî, nefsî’ dedikleri zaman, Resul-i Ekrem aleyhissalâtu Vesselâm ‘ümmetî, ümmetî’ diye refet ve şefkatini göstereceği gibi, yeni dünyaya geldiği zaman ehl-i keşfin tasdikiyle validesi onun münacatından ‘ümmetî, ümmetî’ işitmiş.” (Lem’alar, 19-20)

Kul olarak önümüze konulan binlerce fırsatı, faydaya çevirmek gerekir. İşte şimdi mübarek üç aylar, içindeki mübarek geceler büyük bir fırsat. Cuma günü içinde bulunan, duaların kabul anları… Ramazan ayı ve 80 yıl ibadet sevabının kazanılabileceği Kadir gecesi önümüzde… Yeni bir sayfa için Hacca giden bir mümin, günahlarını tamamen sıfırlayabiliyor. Yapılan sağlam bir tövbe günahları sıfırlayabiliyor… İşte bu liste burada uzar gider…

Aslında bütün yollar cennete çıkarken, mümin nasıl oluyor da cehenneme gider?

 

• Kullukta bizi bekleyen tehditler nelerdir, nasıl korunuruz?

Kulluk hem çok kolay, hem çok zor! Çünkü insanın en büyük düşmanı şeytan ve onu içimizde dinleyen nefsi var. Şeytan tecrübeli, nice insanları yoldan çıkarmayı başarmış!

Dünya çok tatlı, makam çok tatlı, evlat çok tatlı, eşler çok tatlı… Yani bizim bunlara karşı zaafımız vardır ki, Rabbimiz bizi uyarıyor ve diyor “Ve iyi biliniz ki, mallarınız ve evlatlarınız birer imtihan aracından başka birşey değildir. Allah katında büyük ecir vardır.” (Enfal, 28)

Ahir zamanda olduğumuzu unutmayalım. Sekülerizmin dolu dizgin gittiği günümüzde, müminler de kendilerini dünyevîleşmekten alıkoymaya çalışmalıdır.

Ülfet perdelerini yırtıp kendimize gelme vaktidir. Haydi “yâ Allah, yâ Bismillah” deyip baştan başlayalım, çok samimi bir tövbe ile “estağfurullah, affet yâ Rab” deyip kara defteri silelim, “Allahümme  salli alâ Muhammed” deyip sevgili peygamberimize kendimizi hatırlatalım vesselam.