TR EN

Dil Seçin

Ara

Kulağakaçan Kulağa Kaçar mı?

Kulağakaçan Kulağa Kaçar mı?

Bu hayvancığın adı öyle bir çıkmış ki değil doksan dokuz, dokuz yüz doksan dokuz olmuş, daha bir numara aşağıya inemiyor. İndirebilene aşk olsun! Söylentiye göre bu fukara böcek, bir fırsatını buldu mu, insan kısmısının kulağına kaçıyor.

Eklembacaklıgillerin deri kanatlılar takımından—şimdi Latince ismini yazıp beyhude lakırdı etmeyeyim, sizi de ezmeyeyim aşırı bilgimle—hem et yer, hem de ot sever bir böcek vardır; adı da KULAĞAKAÇAN’dır!

Doğruya doğru, görünüş itibariyla pek çirkin, pek mendebur bir hayvandır. Tabii bu bize göre böyledir. Yoksa Allah’ın yarattığı hiçbir canlı çirkin ya da mendebur değildir. Ancak, Rabbim buncağızları o tombalak uğurböcekleri gibi parmağımızın ucunda gezdirelim, “Uç uç böceği anan baban sana cep telefonu alacak!” diye maniler okuyalım için yaratmamış belli. Kelebekler gibi çiçekleri dahi kıskandıracak bir güzellikleri de yok şimdi açık konuşalım... 

Erkeklerinde kuyruk yerine, dal budama makaslarına benzeyen korkunç iki kıskaç bulunur. Aynısından dişilerde de vardır ama dişilerinki, böyle karşılıklı yay gibi değildir, daha düzdür. 

Fakat anam babam, bu hayvancığın adı öyle bir çıkmış ki değil doksan dokuz, dokuz yüz doksan dokuz olmuş, daha bir numara aşağıya inemiyor. İndirebilene aşk olsun!

Söylentiye göre bu fukara böcek, bir fırsatını buldu mu, insan kısmısının kulağına kaçıyor, sonra sürüne sürüne kulak zarına kadar gidiyor. Ardından, o evlerden ırak makaslar ile kulak zarını kırt kırt kırt kesiyor, bir delik açıyor, oradan geçip gidiyor gidiyor, ta beyne kadar.. Tabii bazen onca tehlike ve zahmete katlanıp girdiği kulağın sonunda, bir beyin bulamadığı da oluyormuş!

Söylenti o kadar yayılmış ki, şu yeryüzündeki hayatın akışı içinde Allah bilir nasıl bir faydası olan bu zavallı böceğin adını KULAĞAKAÇAN koymuşlar! 

Asya’sına, Avrupa’sına, Amerika’sına kadar nereye giderseniz gidin; biçare eklembacaklıgillerden bu deri kanatlı haşare, hep bu şekilde anılır: KULAĞAKAÇAN!

Oysa yaptığım “çok bilimsel” araştırmalardan sonra (Google’dan baktı!) sadece ama sadece bir böcek ilaçlama şirketinin ilanında kulağakaçanların kulağa kaçtığına dair bir bilgiye rastladım: “Kulağakaçanlar, kulağınıza girer ve kulak zarınızı cart diye patlatırlar! Neuzubillah! Bunlardan bir tane gördünüz mü hemen bizi arayın! Profesyonel ekibimizle gelelim ve evinizi ilaçlayalım. Unutmayın! En iyi böcek, ölü bir böcektir! (Not: Kredi kartına vade farksız dört taksit yapılır!)”

İlanın insanları korkutup ilaçlama hizmeti satmak için abartılmış bir bilgi olduğunu söylememe gerek yok sanırım...

Birkaç namuslu bilim adamı, “Yapmayın, etmeyin! Hepsi yalan, mübalağa ve iftira! Bu hayvancık ne diye kaçacak sizin o kirli kulaklarınıza?” dese de para etmiyor artık. Gören üzerine basıyor, üzerine basamayan da, “Ay amanın kaçın kaçın kaçın! Bu bir kulağakaçan! Kulağınıza kaçar!” diye çığlığı basıyor!

Fakat biliyorum! Hepimizin içinden şu geçiyor: “Kız tamam iftira iftira ama ne demişler? ‘Ateş olmayan yerden duman çıkmaz’ demişler...”

Peki ama kulağakaçan, gerçekten kulağa kaçar mı? Daha doğrusu kaçabilir mi?

Evet! Bu elbette mümkün ancak bir kulağakaçanı bütün o öteki böceklerden ayırıp, adını kulağakaçan koymayı gerektirecek kadar kulak meraklısı olduğunu söyleyemezsiniz.

Böcekleri bilirsiniz genelde küçüktürler, meraklıdırlar ve sürekli hareket ederek bir yerlere girip çıkarlar. İşte bu sırada bir kulak deliğine rastlayan her böcek, içeriye şöyle bir ne var ne yok diye bakmak ister! Böcek olmak böyle bir şeydir. Yani kulağakaçanların, özellikle bir kulak bulayım da içine kaçayım diye özel bir tercihleri yoktur. Bir GÜBRE BÖCEĞİ, bu ismi bileğinin hakkı, alnının teri ile almıştır ama bir kulağakaçan için kulağakaçan ismi tam bir haksızlıktır... Hiç değilse KULAĞAKAÇABİLİR olsaydı değil mi efendim? Çok daha âdil bir isimlendirme olurdu!

 

Dış kulak yollarında

Her ne kadar çevresi kulak kepçesi ile korumaya alınmış olsa da, neticede kulak deliğimizden içeriye doğru bir yol gider. Ve bu yola DIŞ KULAK YOLU adı verilir. 

Peki ama her önüne gelenin elini kolunu sallaya sallaya içeriye girebileceği bir yol mudur bu? Göz kapaklarımızın gözlerimizi koruması gibi bir koruması, bir güvenliği yok mudur?

Göz kapaklarımızı gün içinde sayısız kere açar kapatırız. Bu bizim elimizde değildir. Ve iyi ki de değildir! Çünkü göz kırpmak göz sağlığımız için çok önemlidir. Ancak onları istediğimiz zaman da kapatabiliriz. Görmek istemediğimiz bir manzara karşısında ya da uyumak istediğimizde mesela...

Kulaklarımızın ise canımız istediğinde kapatabileceğimiz kapakları yoktur. Kulaklarımızı kapatmak için ya ellerimizi kullanırız ya da bir kulak tıkacı... 

Peki bu bir eksiklik midir?

Hayır bu bir eksiklik değildir. 

Bu kâinatta bir şey varsa, var edilmesinin bir sebebi vardır. Yoksa, var edilmemesinin bir sebebi vardır! 

Kulaklarımızın göz kapakları gibi kapakları yoktur çünkü işitme organımızın böyle bir kapağa ihtiyacı yoktur. Ayrıca canımız her istediğinde kapatabileceğimiz bir işitme sistemi, hayatımızı kolaylaştırmaz, tam tersi onu tehlikeye atardı. Ses alıcılılarımızın sürekli açık olması gerekir. Uyurken bile... 

Uyurken gözleriniz kapalı olur ama benim gibi en küçük bir tıkırtıda uyananlar dahil, kolay kolay hiç kimse kulaklarını da kapatmaya cesaret edemezler. 

İşitmek görmek gibi değildir. Biz sadece baktığımız yeri, ortamda yeterli derecede ışık varken görebiliriz. Kimse aynı anda her yöne bakamaz! Ama sesleri hangi yönden gelirse gelsin, aydınlıkta ya da karanlıkta duyabiliriz. 

Bu yüzden pek çok tehlikeyi görmeden önce sesini duyarak farkederiz. Özellikle de görüş alanımızın dışında kalanları. 

Arkadan gelen freni patlamış bir otomobili mesela... Ya da ağaçların arasından homurtusu gelen, fakat kendisi henüz görünmeyen bir boz ayıyı...

Kulaklarımızda, işitme duyumuzu göz kapaklarımızın gözlerimizi % 100 kapatması gibi kapatan kapaklar olsaydı, onları kapattığımızda dışarıdaki sesleri artık duymayacak hale gelirdik. Evet ama bu sefer de, içimizden gelen sesleri duymaya başlardık! Damarlarımızdan akan kanın sesini, kalbimizin sesini, yutkunduğumuzda boğazımızdan aşağıya doğru kaya kaya akıp giden tükrüğümüzün sesini, her nefes alışımızda körük gibi kabaran akciğerlerimize dolan ve boşalan havanın sesini... Ve sanırım bu da pek çekilecek şey olmazdı.

Kulaklarımızın açılır kapanır birer kapak ile yaratılmamış olmasının sebebi az çok anlaşıldı. Peki kulak zarımıza kadar giden dış kulak yolu, her önüne gelen börtü böceğin rahatlıkla girip çıkabileceği bir yol mudur?

Ortalama 3-4 santimetre uzunluğundaki dış kulak yolu, sürekli bir sıvı salgılayan dokularla örülüdür.

İşin acayibi bu sıvı, böceklerin, sineklerin ve karıncaların asla hoşlanmayacağı türden acı bir sıvıdır. Ayrıca bakterilere karşı antiseptik özelliği vardır.

Bir an için kulak sıvısının tatlı bir sıvı olduğunu düşünsenize? Karıncaları oradan uzak tutmak için ne zahmetlere girmemiz gerekirdi kimbilir?

 

Bırakın kirli kalsın!

Çünkü o bir kir değil! Kulak kiri dediğimiz şeyden bahsediyorum. Hani bazı anneler, banyodan sonra, onları kulağınızın içinden çıkarmak için pamuklu kulak çubuklarıyla neredeyse beyninize dokunmaya çalışırlar ya, işte o!

Aslına bakarsanız kulak çubukları sadece kulak kepçesini temizlemek içindir. Onları dış kulak yoluna sokmak büyük hatadır. Çünkü bu kir zannettiğimiz serumen ya da buşon adı verilen ve balmumuna benzeyen madde kir falan değil. Hemen bütün memeli hayvanların kulaklarında üretilen bir maddedir. Yağ, ter ve dış kulak yolundaki deri döküntülerinden meydana gelir. Zararlı değil, faydalı bir şeydir. Dışarıdan gelen tozun toprağın, mikrobun hatta börtü böceğin içeriye girmesine engel olur.

Kulak kiri normalde dış kulağın 1 santim kadar içinde meydana gelir. Yenisi salgılandıkça da eskisi dışarıya atılır.

Kulaklarımızı temizleyeceğiz diye içeriye bir şeyler sokup kulak kirini daha derinlere, kulak zarına doğru itiklersek, işte o zaman işitme güçlüğü problemleri başlar. Çünkü ses dalgaları dış kulak yolundan, yolun sonundaki KULAK ZARINA ulaşamaz yahut yeteri miktarda ulaşmaz! Bu yüzden bazıları bir KBB (Kulak Burun Boğaz) uzmanına gidip kulaklarını daha doğrusu kulaklarının dış kulak yollarını yıkatıp temizletmek zorunda kalırlar.

Yıkanıp paklanan dış kulak yolu yeniden kirlenene yani içinde kulak kiri oluşana kadar çok savunmasız bir yerdir. Çünkü dışarıdan girecek toz toparlak, börtü böcek, hiçbir engelle karşılaşmadan, paralı otoban gibi gıcır gıcır bir dış kulak yolu ile karşılaşacaktır. Ama bu otoban aslında otobandan çok bir çıkmaz sokaktır çünkü yolun sonunda KULAK ZARI vardır. 

Ve oradan öteye geçmesi gerekenler, sadece ses dalgalarıdır…