Soru: “Canlıların atası olduğu söylenen Stromatolit organizmaların yapısı kendi kendine oluşacak kadar basit midir?”
Cevap: Bir organizmanın basit yapıda olması, onun kendi kendine meydana geldiğini göstermez. Böyle bir iddianın bilimsel hiçbir delili yoktur. Sadece pozitivist felsefeye dayalı bir düşüncedir.
Bir varlığın kendini oluşturabilmesi için, öncelikle kendisi var olmalı ki, kendisini yapabilsin. Olmayan bir varlık kendisini nasıl yapacak? Hem her bir varlık, ister basit yapılı, isterse yüksek yapılı olsun, madem yapıları ve hareketleri belli prensiplere bağlı; o halde teşekkül edebilmesi için, onu yapabilecek ilim, irade ve kudret sahibi birisine ihtiyaç vardır.
Bir yaratıcı önce o varlığı yapmayı veya yaratmayı isteyecek, buna gücü ve ilmi yeterli olacak, ancak ondan sonra onu yapabilir.
Mesela, “Stromatolit” kelimesinin bir kâğıda kendi kendine yazıldığı iddia edilebilir mi? Ya da böyle bir görüş ileriye sürülse, kabul edilebilir mi?
Şayet bu basit tek bir kelime; ilim, irade ve kudret sahibi birinin yazmasıyla değil de, kendi kendine yazıldığı söylenebilirse, ancak o zaman o varlığın da kendi kendine ortaya çıktığı da ileri sürülebilir.
Şu kesin ki, “Stromatolit” kelimesinin deftere kendi kendine yazıldığını, akıl ve gerçekler kabul etmez. Her insan vicdanen bilir ki, bir harf bile kendi kendine yazılamaz.
Hal böyle iken, bir canlının kendi kendine ortaya çıkıverdiği, kendi kendine oluştuğu nasıl iddia edilebiliyor? Anlaşılıyor ki, kendi kendine oluverme iddiasının, bilimle, fenle, akıl ve mantıkla bir ilişkisi yoktur. Ve bu fikri kabul eden kimsenin akıllı ve sağlıklı düşünemediği ortadadır.
Aslında, böyle iddiaların ardında yaratıcıyı devre dışı bırakma çabası vardır. Yaratıcı devre dışı bırakıldığında da, dolayısıyla her şey kendi kendine oluvermiş olacak…
Ortada yazılmış olan bir harf ya da bir kelime bile kendi kendine ortaya çıkmazsa ve kesinlikle bir yazanı gösteriyorsa; gözümüzün ve aklımızın önündeki, bu üstün ilim gerektiren sistemler nasıl kendi kendine oluşabilir.
Bizler sıkça duyarız, yapanı belli olmayan işler için “faili meçhul” diye bir tabir kullanıyoruz; ama faili de görmüyoruz diye inkâr etmiyoruz. Bozmanın, tahrip etmenin bile faili olur da, inşa etmenin, ortaya mükemmel eserler koymanın faili olmaz mı? Bu kâinat kitabının yazanı var mı yok mu diye vakit kaybedeceğimize, o kitabın anlamlarını ve neleri anlattığını çözmeye çalışsak daha doğru iş yapacağız. Çünkü dünyada sınanmaktayız ve fazla zamanımız da yok.