TR EN

Dil Seçin

Ara

İnsana Hayret Yakışır

İnsana Hayret Yakışır

Dünyaca ünlü, çok tanınmış birisi olsa…

Bir kaç günlüğüne sarayına davet edip bizi orada ağırlasa…

Sonra da bir trene bindirip uçsuz bucaksız arazilerinde, çiftliklerinde seyahat ettirip gezdirse; ona hayran kalır, nasıl teşekkür edeceğimizi bilemeyiz.

Onun bize olan bu iltifatına karşı minnettar kalırız. 

Misafirperverliğini hiç unutmayız.

Hatta bunu bir övünç meselesi bilir, her yerde iftiharla anlatır, yâd ederiz.

Şimdi bir düşünelim.

Sadece bir iki gecelik değil, bizi bir ömür boyu, hem de tüm sevdiklerimizle beraber dünya denilen bu muhteşem sarayında, birbirinden leziz nimetlerle ağırlayıp misafir eden Rabbimize karşı şükrümüz, teşekkürümüz nasıl olmalı? 

Allah’ın (cc) bu özel ikramlarını asla unutmamalıdır insan. 

Bunu herkese iftiharla anlatmalıdır da… 

Bizi, onsuz bir nefes yapamayacağımız hava nimetinin içinde yaşatan, her an koruyup kollayan, her ihtiyacımıza cevap veren Yaradanımıza, Rabbimize karşı minnettarlığımızı şükürle ifade etmeliyiz.

Şükür; nimetin arkasında onu vereni görmek demektir.

Kim verirse versin, o nimeti onun eliyle gönderen sensin diyebilmektir.

Ünlü birinin sarayındaki bir gecelik misafirliği bile hayatı boyunca unutmayan, anlatıp duran insan, bir ömür kendini ve sevdiklerini dünya denilen muhteşem sarayda besleyip büyüten, yedirip içiren Rabbinin kendisine verdiği o sayısız nimetleri de unutmaması ve bunları herkese anlatması gerekmez mi!..

Çünkü...

İnsana hayret yakışır, düşünmek yakışır, anlatmak yakışır.

İnsana şükür yakışır.

Yaradanın, kendisini ne kadar çok sevdiğini hayatına ve çevresine bakıp gören insanın, bu sevgiye, bu ilgiye, sonsuz bir şükürle ve dünyalar dolusu bir muhabbetle cevap vermemesi mümkün değildir.

Sevemez kimse beni, Senin sevdiğin kadar.

İnsan bunu her dem demeli..

Hem de bir çocuk safiyeti içinde.