TR EN

Dil Seçin

Ara

Ocak 2015

post-title

Ocak 2015, 457

 

Değerli zafer okuyucusu ve sevgili dostlar..

Yine güzel bir Ocak sayısı ile beraberiz.

Rabbimize hamdederiz. Şükrederiz. Hangi nimetini sayalım ki… Kıyamete kadar saysak bitiremeyiz.

Aldığımız her nefeste bile iki nimet var. “Hu deriz, kanımız temizlenir; hu deriz, kalbimiz temizlenir…” Daha bir nefeste bile borcumuzun ne kadar çok olduğunu anlıyoruz. Bu nefesi zorlukla alan hastalar var. Alıp da veremeyenler var.

İnsan, hayatına böyle bir gözle baksa hiç birşeyin fakiri olmadığını görecek. Evet bir şeyin, sadece o şeyin fakiriyiz. Kalbimiz, ne kadar Rabbim diyorsa biz o kadar zenginiz.

Sahip olduğumuz ne varsa herşey Onun. Ve bizde de emanet hepsi. Neyle geldik dünyaya bir bakalım. Sonra da ne götüreceğimize dönüp bir bakalım. Şaka değil bu, gerçeğin ta kendisi.

Kalbin önünde perde varsa, baksa da göremiyor, duysa da anlayamıyor. Yaratılanlar ile oyalanıp duruyor…

Oysa bir çocuğun ayrı düştüğü anne ve babasını aradığı gibi, insan kalbi de Sahibini ve Rabbini arıyor…

Huzur ve tatmin orada, kalb bunu hissediyor. Sahte oyuncaklar ile onu oyalamanın bir faydası yok. Kalbimiz dünyayı ve içindekileri değil, daha fazlasını istiyor. Onların Malikini ve Sahibini arıyor, istiyor.

Medeniyetin eski ve yeni oyuncakları kalbimizi tatmin edemedi, edemez. Bugün olmazsa yarın kalb yüz çevirecektir fanilerden.

Ebediyeti isteyen ve içinde, vicdanında sürekli bu isteği duyan bir kalbi daha fazla oyalamamalı...

Kalb hastalığından çok, manevi kalb hastalığı var. Manevi kalbimizin damarları tıkalı ise, on değil, yüz damar açık olsa ne olacak ki…

Evet bir yandan derdimiz büyük. Bir yandan da ümitliyiz çok şükür. Çünkü teşhis tedavi kadar önemlidir. Durumu tespit etmeden, teşhis konulmadan tedavi de boş olur.

Tedaviye kalbten başlarsak yol alırız ancak; sıhhat ve afiyet buluruz. Bunun yolu da sahip olduğumuz nimetlerin kadrini ve kıymetini bilmektir. Yeri geldiğinde muhtaç olanlar ile onları paylaşmaktır.

İyiliği kadar iyidir kalbimiz...

Verdiği kadar, ihtiyaç sahiplerine el uzattığı kadar mutlu ve huzurludur insan...

Öyle çok şeyler de değil. Sizde ne varsa fazla olan, onu verin yeter.

Özellikle bir selam, bir merhaba, bir de tebessüm eklendi mi yanına, kışı bahara çevirir küçücük şeyler…

Olan şeyin zekatı verilir değil mi? İşte bize bir fırsat daha. Bu belki de son fırsattır kimbilir?

Şükürle başla işine, 

Şükürle başka aşına,

Hayır gelsin başına...

Hastaneleri ve kabristanları dolaşınca biraz olsun anlıyor insan. Nelere sahip olduğunun ve ne kadar şükürden uzak yaşadığının farkına oralarda varıyor. Rabbimiz, sahip olduğu nimetlerin farkına varanlardan eylesin bizi.

O kadar zenginiz işte...

Zenginliği sadece malda, mülkte zannedenler birgün gelir yanıldıklarını anlarlar. Asıl zenginlik imandadır, kalbtedir. Gönül zenginliğidir aslolan. Hırstan başı dönen insan ne yapacağını bilemez hale gelmişse, bu fakirlik yüzündendir. Gönül boşaldı mı onun yerini madde dolduramıyor.

Bu çağın perişanlığının sebeplerinden belki de en başta geleni bu. Fani dünyada bir yolcu olduğunu unuttu insan… Unutturuldu ona bu aziz yolculuğu. Oysa kitaplar ve peygamberler hep bizi uyarmak ve uyandırmak için. Dikkatleri ebediyet yurduna çekmeye çabaladı o yüce önderler.

Bazen kulak verdi mutlu oldu insan, bazen unuttu, perişan oldu...

Şimdi eve yani kalbimize dönme zamanı.

Yaralı bir insan, kimi tedavi edebilir ki… Kalbimiz bir değil, bin yerden yaralı… Orasının takviyesi ile sıhhat bulacağız inşaallah. Kalbin selim hâle gelmesi ise, ancak mânevî olgunluğa erişmesine bağlı.

Denizin kumsalla birleştiği yerde, kumlar arasında, tornadan çıkmış gibi pürüzsüz taşlar bulunur. Yıllarca dalgalar tarafından dövüle dövüle pürüzlerinden arınmış, cilâlanmış, pırıl pırıl olmuş, ayrıca granit gibi de sağlamlaşmıştır. 

Ham bir pırlanta mâdeni de kesilip biçilmeden, üzerinde birçok bıçak darbesi ve usta mahâreti işlemeden o parlaklık ve şeffaflığı kazanamaz. Bir gram altını elde etmek için belki bir ton toprağı elemek gerekir. Yâni her varlık bir çeşit terbiye ve incelmenin neticesinde kıymet kazanmaktadır.

İşte sadece kulaktan giren kuru bilgi değil, manevi bilgidir bizi onaracak ve iyileştirecek olan: marifetullahtır, muhabbetullahtır...

Zafer olarak 38 yıldır bunu gaye edindik en önemli hastalığımıza dikkat çektik. Şimdi aynı duygu ve düşüncelerle, aynı dikkat ve hassasiyetle 39. yılımıza elinizdeki Ocak sayımızla başlamış oluyoruz.

Hep yanımızda oldunuz maddi ve manevi destek verdiniz.

Bizi yalnız bırakmadınız. Hepinize ve yazarlarımıza kalbî teşekkür ve dualar ediyoruz.

Bu yıl da yeni aboneler yaparak zaferimizi burca taşıyacağınıza gönülden inanıyoruz.

Haydi inşaallah, el ele ve gönül gönüle yeni kalblerin fethine... 

Bizden bir adım, Mevlâ’dan bin yardım…

Bizden hareket, Mevlâ’dan bereket…

 

Dergideki Yazılar