TR EN

Dil Seçin

Ara

DNA’ların Dünyası

Mikroskopik dünyaya seyahat etme imkanımız olsaydı, hücre seviyesinde olan harikulade olaylara şahitlik edebilirdik. Trilyonlarca hücrede gerçekleşen triyonlarca fonksiyonu bizzat müşahade edebilseydik ne kadar muazzam birşey olurdu. 

İlk kez 1962’de keşfedildiğinden beri halen tam olarak anlamaktan çok uzak olduğumuz DNA’ların dünyası aslında herbiri bir yaratılış harikası olan birçok ilginç faaliyetlerin sürekli gerçekleştiği bir yerdir.

Vücudumuzdaki fonksiyonların gerçekleşmesinde rol olan proteinlerin genetik kodunu barındıran DNA’nın şifreleri sadece 4 çeşit olan A, C, G, T bazlarından oluşur. Yani genetik yapımızın tüm bilgisi bu 4 harfin temsil ettiği 4 farklı bazın değişik şekillerde dizilmesi ile depolanır. 

DNA o kadar müthiş bir bilgi bankasıdır ki, 1 kahve fincanı kadar DNA yaklaşık 100 milyon saatlik HD videoyu dijital bilgi bankası olarak saklayabilir. Bu da hiç durdurulmadan devam eden 10,000 yıl süren HD videoya karşılık gelir. Bir insan vücudundaki yaklaşık 100 triyon DNA’nın dizilerinin tamamını uç uca ekleseydik dünyanın çevresini birkaç milyon kez dönebilirdi.

Sadece 4 bazın farklı dizilmesi ile çok farklı bitki ve hayvanlar ortaya çıkabilmekte ve trilyonlarca farklı hücresel düzeyde fonksiyonlar ortaya çıkmaktadır. Bütün bu muazzam gerçeklere rağmen halen her gördüklerini tesadüfe bağlayan akıl ve kalp gözleri körelmiş evrimci bilim adamları bile DNA’lardaki genetik şifrenin okunmasını ve sonuçta protein ürünlerinin ortaya çıkmasını sağlayan şeylerin de aslında yine farklı proteinler olduğunu bilmekte ve bu noktada susmaktadır. 

Yani bu kadar farklı ve karmaşık fonksiyonları olan proteinlerin ortaya çıkması için DNA’daki şifrenin okunması da benzer şekilde çok gelişmiş proteinlerin varlığını gerektirir. Madem DNA şifresini okuyan proteinlerin ortaya çıkması için de DNA gerekmektedir; madem DNA’lar bu özel proteinler olmadan işlev görememekte, ve bu proteinler de ancak DNA’nın şifresinin okunması ile ortaya çıkabilmekte, o zaman nasıl oluyor da ilk DNA ve şifresini okuyan proteinler kendiliğinden ortaya çıkabilmiş ve birdenbire DNA’ların çoğalmasını ve milyarlarca faklı proteinin üretilmesini sağlayacak fonksiyonları onlara yaptırmaya başlamıştır. 

Böyle evrimci ve inkarcı saplantıların içerisinde debelenmeye devam eden bazı bilim adamları laboratuvarlarında yıllardır ilk DNA ve proteinlerin kendiliklerinden ortaya çıkışının nasıl olabileceğini gösterebilmek için boşuna çabalamaya devam etmektedir. 

En basit bir bilgisayar programının bile bir programcısı olmadan ortaya çıkamayacağını küçücük bir çocuk bile bilebilirken, bundan çok daha karmaşık ve mükemmel yapıları olan DNA ve proteinlerin ilk kez ortaya çıkıp bu şekilde DNA programını çözecek şekilde kendiliklerinden çalışmaya başladıklarını düşünmek çok daha abes bir durumdur. 

Vücudumuzda bulunan trilyonlarca hücredeki trilyonlarca DNA, adeta trilyonlarca bilgisayarın trilyonlarca bilgisayar belleğini okuması gibi sürekli bir faaliyet içerisinde iken aslında Kadir-i Mutlak bir yaratıcının varlığını sürekli haykırmaktadır. 

 

Kaynaklar:

1. The Miracle of DNA: Wallace G. Smith, Tomorrow s World, 2013-Mayıs-Haziran.