Tehlikeli işlerde çalışanlar veya hayatından ümit kesilmiş kimseler için “Hayatı pamuk ipliğine bağlı.” denilir. Bizim hayatımız nasıldır acaba?
Aslında bizim hayatımız da pamuk ipliğine bağlıdır… Nasıl mı?..
Pamuğun yapısının %90’ı selülozdan oluşmaktadır. Selüloz ise, Glukoz moleküllerinin β (1,4) bağları ile bağlanması sonucu oluşan iplikçiklerden oluşur ve bu iplikçiklerin yan yana getirilmesiyle de odun elde edilir. Selüloz yapılarından da, ağaç kökleri ve bitki gövdeleri yaratılır...
Bu gövdelerdeki odun ve soymuk boruları yardımıyla besinler; dal, budak, yaprak, çiçek ve nihayet meyvelere ulaştırılırlar. Meyveler ise kavun, karpuz, elma, armut ve portakal gibi sayamadığımız rahmet yemişleri ve konserve paketleridirler. Bunları yiyerek hayatımızı devam ettiririz. Ve dolayısı ile hayatımız onlara bağlıdır.
Bir karbohidrat olan nişasta da yine glukoz moleküllerinden oluşmaktadır. Glukoz moleküllerinin, α (1,4) glikozid bağları ile oluşturdukları iki amiloz iplikçiğinin birbirlerine bağlanması sonucu amilopektin yapıları ve bu yapılardan da nişasta yapılır. Nişasta ise, buğday, arpa ve mısır gibi tahıllar ve meyvelerde bize sunulur. Bu besinlerin günlük hayatımızda çok büyük yeri vardır ve her gün bolca tükettiğimiz besinlerdir. Ve dolayısı ile de yine hayatımızın devamı bu besin maddelerine bağlıdır.
Bu örnekleri çoğaltmak mümkün…
Hayatımızın pamuk ipliğine bağlı olduğunu Bediüzzaman Hazretleri, Sözler adlı eserinde, “Bir perde-i gaybdan, kalınca bir ip çıkıyor. Bak sonra binler ipler ondan uzanmış (Kalınca bir ip meyvedar ağaca, binler ipler ise ağacın dallarına işarettir). Her ipin başına bak! Birer elmas, birer nişan, birer ihsan, birer hediye takılmış (iplerin başındaki elmas, nişan, ihsan ve hediyeler ise; çiçeklerin aksamına ve meyvelerin envaına işarettir). Herkese göre birer hediye veriyor. Acaba bilir misin ki; böyle bir gayb perdesinden, böyle acip ihsanatı, hedayayı, şu mahluklara uzatan Zât’ı tanımamak, O’na teşekkür etmemek, ne kadar divanece bir harekettir? Çünkü O’nu tanımazsan bilmecburiye diyeceksin ki: “Bu ipler, uçlarındaki elmasları, sair hediyeleri, kendileri yapıyorlar, veriyorlar.” O vakit her ipe bir padişahlık manasını vermek lâzım gelir. Halbuki gözümüzün önünde bir dest-i gaybi, o ipleri dahi yapıp, o hedayayı onlara takıyor. Demek bütün bu sarayda herşey, kendi nefsinden ziyade, o muciznüma Zat’ı gösteriyor. O’nu tanımazsan, bütün bu şeyleri inkar etmekle hayvandan yüz derece aşağı düşeceksin.” diyerek, bu gerçeği veciz bir şekilde ifade etmektedir.
Demek bize düşen bu zayıf ve geçici iplere değil, ipleri yaratan Cenâb-ı Hakk’a güvenmek, nimetleri O’ndan bilmektir. Böylece hayatımızı pamuk ipliğine bağlı olmaktan kurtarır, her iki hayatımızı O’nun lütfuyla tehlikelerden kurtaracak çelikten halatlar buluruz. Bu şekilde inşaallah kurtuluşa ereriz…