'ONUN BİR ZAFERİ OLACAKTI...'
Yirmi altı yaşındaydım. Amerika'ya yeni gitmiştim. Osgood'un araştırma asistanlığını yapıyordum. Aynı odada, John ve Gary adında iki asistan daha var. Bir cumartesi günü ofise gittiğimde, halının üstünde emekleyen bir oğlan çocuğu gördüm. Gary oğlunu getirmişti. Herkes kendi işini yapıyordu, ben de masama oturdum, çalışmaya başladım. Odada oldukça alçak meşin bir koltuk vardı. Fark ettiğimde, çocuk ona çıkmaya çalışıyordu.
Çocuk bunu dört beş kez denedi. Baba bir yandan çalışırken bir yandan göz ucuyla oğlunu takip ediyordu. Çocuk yine deneyip çıkamayınca yerimden kalktım, çocuğun koltuk altlarından tuttum, 'Hoppa!' dedim ve onu meşin koltuğun üstüne bıraktım. Çocuk hiç beklemiyordu, önce şaşaladı, sonra koltuğun üstünde kalakaldı.
O zaman bilmiyordum, ama şimdi biliyorum, benim anlam çerçevem içinde o küçük çocuk benim yeğenimdi, ben de onun amcası. Yeğenim koltuğa çıkmaya çalışıyordu ve amcası olarak ona yardım etmek bana düşerdi. Çünkü babası Gary ve amcası John bir şey yapmaya pek niyetli gözükmüyordu!
Vazifesini yapmış bir amcanın mutluluğu içinde gülümseyerek Gary'e baktım. 'Neden yaptın?' diye sordu. Vazifesini yapmış bir amcanın rahatlığı içinde, 'Çıkmaya çalışıyordu,' dedim. Gary, 'Ben de biliyordum çıkmaya çalıştığını, sen niye yaptın?' diye üsteledi. Şaşırdım ve sinirlendim. İçimden, bu Amerikalılara iyilik yaranmıyor, diye düşündüm. Ama merak etmekten de kendimi alamıyordum. Sonra sordu, 'Sen ne yaptığının farkında mısın?' İçimden yine sinirlendim. İstanbul psikolojiyi bitirmiş, iki yıl asistanlık yapmış, aydın bir insandım. Ne yaptığımın farkında olmayacak biri değildim. 'Bak' dedi, 'Çocuk koltuğa çıkacağına inanıyordu. Belki yarım saat, belki bir saat uğraşacaktı ama eninde sonunda çıkacaktı. Bırakmayacaktı, deneyecek, deneyecek, en sonunda çıkacaktı. Çıkınca dönüp bana bakacaktı. Ben de ona, çıktın, diyecektim. Sonra inecekti, yine uğraşacaktı, bir saatte çıktığını belki yirmi dakikada çıkacaktı. Bugün bütün gün onunla uğraşacaktı ve belki beş dakikada çıkacak hale gelecekti. Bu onun bugünkü zaferi olacaktı. Sen onun zaferini çaldın!
Öylece bakakaldım. Bu, hayatımda unutamayacağım bir ders olmuştu bana.
Doğan Cüceloğlu
***
Kitapları seviyor musunuz;
öyleyse hayatınız boyunca mutlu olacaksınız demektir.
J. Chore
***
Kitaplar da dostlar gibi,
az fakat, iyi seçilmiş olmalıdırlar.
Jonerianna
***
Izdırap ve ter. Bir amaç uğruna çekilen çile, menzile vardığımızda hayatımızı anlam duygusuyla donatır.
Hayatımızda hayal kırıklığı ve başarısızlık olabileceğini kabul ederek yola çıktığımızda, başarı bize daha derin bir tatmin sağlar.
(Faulkner'in ünlü Nobel konuşmasından)
***
SANAL TEHLİKEYE GERÇEK ÇÖZÜMLER
İnternet ve onun sağladığı sosyal medya ağları gençlere çok daha hızlı bir etkileşim imkanı veriyor ve gençler giderek reel dünyadan soyutlanıyor ve sanal alemde yaşamaya başlıyorlar.
Buna karşı ne yapmalı?
Gençlere, mesela yürüyerek gidebilecekleri yerlere yürüyerek gitmelerini öneririm.
Arkadaşlarıyla sohbet edebilecekleri bir vakit bulabildiklerinde, cep telefonlarını dışarıda bırakarak bu sohbetin tadına varmalarını öneririm.
Mektup yazmalarını ve mektupla iletişim kurmalarını öneririm.
Alış veriş merkezlerinde dolaşmak yerine bulabildikleri ağaçlık yerlerde, ormanlarda, tabiatın bulunduğu yerde dolaşmalarını, bir bank bulup kitap okumalarını ve hayal kurmalarını öneririm.
Alacakları her türlü şeyi bir alış veriş merkezinden değil de mahalle bakkalından almayı öneririm.
Bizler hayatta asıl şeylerin, asli şeylerin zaman harcanarak, gayret edilerek elde edileceğini unutuyoruz.
Günümüz toplumunda, insan ilişkileri bile çok yüzeyselleşiyor. Hepimiz, yüzeysel ama çok arkadaşımız olmasına razıyız. Halbuki üç beş iyi ve derin bağlarla bağlandığımız arkadaşımızın olması, insan için çok daha rahatlatıcıdır. Dar zamanda, zor zamanda yanımızda olabilen arkadaşlar bizim için çok daha kıymetlidir. Facebook arkadaşlığı bir tuşa basmakla kaybolur. Oysa gerçek arkadaş hayat boyu sizin yanınızdadır. Merhamet ve sevgiyi baş tacı edelim ve günümüz hız toplumunun iştahına onları yem etmeyelim.
Kemal Sayar
***
İnsanlar yaşadıkça ihtiyarladıklarını sanırlar.
Halbuki yaşamadıkça ihtiyarlarlar.
İskoçya Atasözü
***
İBNİ SİNA'YA GÖRE EĞİTİM NASIL OLMALI?
İbni Sina'ya göre çocuk hangi sınıf ve statüde olursa olsun eğitilmelidir. Çocuklara kesinlikle meslek eğitimi verilmelidir. Öğretmenler, öğrencilerin yeteneklerini tanımalı ve ona göre davranmalıdır. Çocukların ilgi alanları eğitimde göz önünde bulundurulmalıdır. Eğitim ve öğretimde deneye önem verilmelidir. Çocuklar eğitimde çok baskı görürlerse üzerlerinde olumsuz sonuçlara neden olacaktır.