TR EN

Dil Seçin

Ara

Kur'an Kâinatı Nasıl Anlatıyor?

Kuran’ın yaratılışla ilgili işaretleri önemlidirdir. Çünkü bu işaretleri, Miladi 6. yüzyılda bildirmek, beşer aklının kârı değildir ve olamayacağı için, Kur’an’ın Allah kelâmı olduğunun da bir göstergesidir. Birkaç örnek verelim:

 

“Geceyi ve gündüzü, güneşi ve ayı yaratan O’dur. Onların her biri bir yörüngede yüzüp gider.” (Enbiya Suresi, 33)

“Güneş de onlar için bir delildir ki, kendisine tayin edilmiş bir yere doğru akıp gider. Bu, kudreti her şeye galip olan ve ilmi her şeyi kuşatan Allah’ın takdiridir. …Ne güneş aya yetişir, ne gece gündüzü geçer. Hepsi de kendi yörüngelerinde akıp giderler.” (Yasin Suresi, 38, 40)

Bugün ilim de aynı şeyi söylüyor. Güneş kararlaştırılan bir yöne doğru gezegenleriyle (Vega yıldızına doğru) akıp gidiyor. Kur’an bu konularda hiç bir şeyin bilinmediği zamanlarda bunları söylüyor. O zaman için bu gerçekleri, o devrin insanlarının bilmesi mümkün değildir. Güneş ve gezegenlerin bir yöne doğru gittiği, kendi mihverinde döndüğünü daha 19. yüzyılda tespit edilebilmiştir. Yeni keşfedilmiştir.

 

***

 

“O iki denizi salıverdi ki, O denizler birbirleriyle karşılaşırlar. Aralarında ise bir engel vardır; birbirine karışmazlar. Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edersiniz.” (Rahman Suresi, 19-21)

***

 

“…Sizi annelerinizin karnında bir yaratılıştan öbürüne geçirerek üç (kat) karanlık içinde oluşturuyor. İşte Rabbiniz olan Allah budur. Mülk (mutlak hâkimiyet) yalnız O'nundur. O'ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O hâlde, nasıl oluyor da haktan döndürülüyorsunuz?” (Zümer Suresi, 6)

***

 

“Rabbin bal arısına ilham etti; Dağlardan, ağaçlardan, insanların kurduğu kovanlardan kendine evler edin. Sonra meyvelerin hepsinden ye de, Rabbinin sana has kıldığı, şaşırmayacağın yaylım yollarına çık. Onların karnından çeşitli renklerde bir şerbet çıkar ki, onda insanlar için şifa bulunur. Düşünen bir topluluk için şüphesiz bunda bir delil vardır.” (Nahl Suresi; 68, 69)

Bal gibi mucize bir gıdayı meydana getirmek için gerekli olan çiçeklerin tanınmasından yön tayinine, peteklerin tanziminden arı topluluğu içindeki iş bölümüne kadar pek çok iş bal arısına ilham edilmiş ve bu vazifelerin programı onun minicik vücuduna mükemmel şekilde yerleştirilmiştir.

Yine o minicik vücutta insanlar için şifa olan bal imal edilirken, onun yanında arının savunma silahı zehir de üretilmekte bu ikisi aynı gıdalardan ve aynı yerden üretildiği halde, karıştırılmamaktadır. Bu işlerde görünen ilim kudret ve rahmet eserleri ise aynı anda, bütün yeryüzündeki sayısız arılarda birde aynı şekilde tecelli ederek muhteşem bir tevhid delilini gözlerimizin önüne sermektedir. Kur’an adeta mucizeliğini apaçık göstermektedir. Öyle ya çiçekleri tanıyacak, yönlerini bilecek, bildirecek, petekleri dizecek, şifalı balı mucizevi bir şekilde yüzlerce harika çalışmaların sonucunda üretmesi, tabiatın, tesadüfün, arının işi olamaz. Allah yaratır ve kelâmıyla böyle bildirir.

 

***

 

Rüzgârları da aşılayıcı olarak gönderip yukarıdan su indirerek sizi onunla suladık. Onu toplayıp depolayan da siz değilsiniz.(Hicr Suresi; 22)

Rüzgârların, bulutların meydana gelmesinde oynadığı rolün yanı sıra bitkiler arasında çiçek tozlarını taşıyarak üreme işinde de görev aldıkları, bugün bilinen bir gerçektir. Kur’an-ı Kerîm’in indirilişinden yüz yıllar sonra keşfedilecek olan bir hakikati, ayet-i kerime böyle haber vermektedir.

 

***

 

Daha böyle pek çok ayetler vardır. Zaten Kur’an baştan sona mucizedir. Bilgimiz arttıkça Kur’an ayetlerinin farklı mana katmanlarını da anlıyoruz.

Son söz olarak, Kur’an’da kâinatla ilgili öyle ifadeler okuyoruz ki, bunların bir insanın sözleri olabileceği düşünülemez.