TR EN

Dil Seçin

Ara

Ses ve Gürültü

Ses ve gürültüyü, fiziki açıdan değerlendirerek bir düşünce seyrine çıkalım. Rahatsız edici sesleri gürültü olarak tanımlayabiliriz. Ses şiddeti Desibel ile ölçülür. En şiddetli duyum, zararlı ses dalgası 150 desibel ve üzeridir. Mesela yoldan geçen bir kamyon 80 desibellik bir gürültü yapar. Uçmak üzere olan bir jet uçağı 120-145 desibel ağrı eşiğine varmış demektir.

Çeşitli nitelikteki istenmeyen sesler, yaşanılan çevrenin doğal güzelliğini de bozmakta, insan sağlığına olumsuz etkileri olmaktadır.

Sosyal bilimciler en uygun sesin dünyanın kendi doğal sesi olduğunu ifade ediyorlar. Yani Allah’ın biz canlıları hiçbir şekilde rahatsız etmeyecek şekilde nimet olarak yarattığı, en uygun şekilde kâinata verdiği doğal ses ortamı.

İnsan kulağı 20-2000 frekans aralığındaki sesleri duymakta, 500-2000 frekans ses aralığında konuşmaktadır.

Bir ses duyduğumuz zaman muhakkak titreşen bir cismin bulunduğunu söyleyebiliriz. Kulak 0-140 desibel arasındaki sesler algılamaktadır.

Tabiatta titreşen her şey ses dalgaları meydana getirir. Eğer titreşen bir cisim boşluktaysa, yani havasız bir yerdeyse ses dalgaları meydana gelmez. Bizde sesi duyamayız. Havası alınmış bir cam fanus içinde çalan zilin sesini duymamız imkânsızdır. Demek oluyor ki hava olmasa konuşma ve yaşamda ses olmazdı.

Ses dalgaları havada saniyede 340 m’lik bir hızla yayılırlar. Sesin hızı su içinde havadakinden fazladır.

Dünya üzerinde, bütün sesleri işitemeyiz. İnsan kulağı 16 frekans (Hertz) ile 2000 frekans aralığındaki sesleri duyar.

Ama kâinatta bu iki ‘frekans sınırı’ dışında da sesler vardır. Mesela-güneş sistemindeki gezegenlerin sesini duymuyoruz. Kalbimizin çalışmasını duysak, ne kadar rahatsız olurduk. Yine Dünya Güneş etrafında süratle dönerken, uçak gibi ses çıkarsaydı, yaşanabilir olur muydu! Bütün bu denge, Yüce Yaratıcının biz insanlara büyük bir lütfudur.

Doğada meydana gelen birçok ileti de beş duyu organı vasıtasıyla algılanır. Dolayısıyla insanların karşılaştığı ilk sesler doğal seslerdir. Doğal sesler yağmur, gök gürültüsü su sesi, hayvan sesi, rüzgâr sesi vb. seslerdir. Yine bu doğal seslerden hiç rahatsız olmayız. Hatta huzur duyarız bir yağmur sesi, su sesi, tabiattaki hayvan sesleri, rüzgâr sesi bin bir yararları yanında bizleri dinlendirir. Bir de teknolojik araçların, fabrikaların çıkardığı sesleri düşünerek kıyas yapabiliriz.

Hâlbuki bahçede kuş sesleri, ağaçlarda, çiçeklerde yaprakların salınımları, hışırtıları, pınarların şırıltıları, denizlerde dalgaların sesleri ne güzeldir.

Dünyada her şey dakik bir nizam ve ölçü içinde yaratılmıştır. Kur’an-ı Kerîm’de “Allah her şey için bir ölçü kılmıştır.” (Talak Suresi, 3), “Onun katında her şey bir ölçü iledir.” (Rad Suresi, 8) gibi ayetler ile her şeyin bir ölçüyle yaratıldığı bildirilmektedir.

Bu sonsuz denge, nizam tertip ve ölçü elbette Sani’isiz yaratıcısız olamaz. Olması da akılca, ilimce, fence de mümkün değildir. Her şeyi hikmetlice yaratan Hakîm ve Külli şey’in Kadîr olan Allah’tır.

Hava zerrelerinin, sesle böyle bir ilgisi yanında bir de Said Nursi’nin Zerre Risalesinde deruni bir izahı var. Hava zerrelerinin her şeyle münasebetini açıklar. Havanın her bir zerresi her canlının vücuduna, her bir çiçeğin her bir meyvesine her bir yaprağa girip işleyebilir. Hâlbuki onların yapıları farklıdır. Ama hava zerresi onların içine girip işler, çalışır. Hâlbuki havanın zerresinin aklı yoktur. Bu harika işleri, kendisi bilemez. Elbette bu harika işlerin yapıcısı yaratıcısı Allah’tır. Öyle her bir hava zerresi, akıllı birisi gibi, kurs görmüş birisi gibi işler.

Varlıklar, Allah’ın birer mucizesidir. O’nun için Kur’an buyurur “Allah’tan başka bütün çağırdığınız ve ibadet ettiğiniz şeyler toplansalar, bir sineği halk edemezler” (Hac, 73) İnsanoğlu bir sineğin gözünü, kanadını yapamaz. Hava zerresini orada çalıştıramazlar.

Diğer yandan bir radyodan bir istasyondan çıkan bir konuşma, söyleyenin sesiyle şivesiyle değişmeden hava zerreleri ile kulaklara ulaşmakta, binlerce istasyonlara rağmen karışmamakta bozulmamakta her yere uluşmaktadır. Bu hava zerrecikleri, varlıkların resimlerini de her yere ulaştırabilmektedir.

Bir yönden sanki bir avuç hava zerreciği söyleyenlerin yerini görüyor, yakın, uzak her şeyi görüp işittiriyor ve gösteriyor. Bu işleri karıştırmadan yerine getiriyor. Demek oluyor ki, Kadir olan Allah hava zerresine bu özelliği vermiş, adeta her bir zerre hava hem sesimizi, hem resmimizi alıyor ve naklediyor. O küçücük hava, bir parçacık hava, dünya kadar vazife görüyor. Sanki hava dünyadaki bütün hadiseleri bir film makinesi gibi-nihayetsiz fotoğraflarını alıyor. Sinemalarda filmlerin gösterildiği gibi, insanların dünya hallerini yarın insanlara gösterilmek üzere bütün bu ince işler, kendi kendine tesadüfen olabilir mi? Her şey bir ölçü, tertip, düzen içinde. Her şey bir usta ister.

Bu sonsuz denge, nizam tertip ve ölçü elbette Sani’isiz yaratıcısız olamaz. Olması da akılca, ilimce, fence de mümkün değildir. Her şeyi hikmetlice yaratan Hakîm ve Külli şey’in Kadîr olan Allah’tır.