İnsanlarda başın iki yanında birer kulak kepçesi bulunur. İşitme olayında sesi toplayan bir huni vazifesi yapar. Bunu herkes bilir, peki görevi bu kadar mıdır? Acaba bundan başka bir görevi de olabilir mi?
İnsanoğlunun yeryüzü macerasının başlamasıyla hastalıklarla tanışması kaçınılmaz olmuştur. Elbette hastalıklar olduğunda onlara tedavi usulleri arayan birileri de olacaktır. Bunlar tarihsel gelişime göre bazen hekimler, bazen de büyücüler, şamanlar vb olmuştur. Bunlar, hastaları çeşitli ilaçlarla tedavi etmeye veya acılarını gidermeye çalışılmışlardır. İşte kulak kepçesi de acıların azaltılması için bazı dönemlerde tedavi yöntemlerinde yerini almıştır.
Akupunkturun tedavide kullanılmasının ilk olarak Mısır’da başladığı sanılmaktadır.
Ayrıca, geleneksel Çin Tıbbının ilkelerini içeren ilk yazılı kaynak “Huangdi Neijing”de de akupunkturdan bahsedilir.
17. ve 18. yüzyılda Batı’da bazı hekimlerin bu konuyla da uğraştıkları görülmüştür, sonra yüz yıla yakın bir durgunluk dönemi ve ardından 1950 yılından sonra yine gündeme gelmeye başlamıştır. Günümüzde akupunktur tedavisinde Fransız, Rus ve Çin ekolleri oluşmuştur.
…
Fransız Dr. Nogier; kulak kepçesinde tüm organların refleks noktalarının olduğunu tespit etmiş ve vücudun kulak kepçesinde yayıldığını göstermiştir. Bu noktalar sayesinde organlardaki hastalıkların tespiti mümkün olduğunu ifade etmiştir. Ve çalışmalarını 1969 yılında bir kitap yayınlayarak tıp dünyasına sunmuştur.
Vücutta pek çok mikrosistemler vardır, kulak kepçesi de bunlardan biridir. Orada organların somatik yansımaları bulunur. Vücutta var olan bir uyarı, buradaki noktalardan durdurulabilir. Özellikle kas-iskelet ve bağdokusu hastalıklarında tedaviye kulak akupunkturu ile diğer mikro sistemlere göre daha iyi cevap alınır.
…
Kulak kepçesinin embriyolojik gelişimi ve sinir sisteminin oluşumu, aynı zamanda vücudun merkezi sinir sistemi (MSS) ile de yakından ilişkilidir. Kulağın refleks eğrileri de beyin sapı ve talamus üzerinden MSS ile ilişki içindedir. Talamus ile korteks arasındaki koordineli uyum, kulak kepçesinin önemini ortaya koymaktadır.
Kulak kepçesi zengin damar ağı ve sinir sistemine sahiptir. 3 ayrı sinirin dallarını bulundurur. Bu sinirler aracılığıyla hem MSS ile hem de otonom sinir sistemiyle ilişki kurulur.
Ayrıca kulak kepçesinde 10 binin üzerinde kolajen lif bulunur ve bunlar birer “Biyosensör”dür. Bu noktaların uyarılması, akupunkturun temelini teşkil eder. Bugün artık bir kulak akupunktur haritası çıkarılmıştır. Kulak akupunktur noktaları aslında çok küçüktür, çapları 0,2-0,3 mm’ dir. Buradaki refleks noktaların uyarılması ile birlikte ağrılar azalır ve tedavi sonucunda kaybolur.
Kulaktaki bu noktalar, hastalık esnasında aktif duruma geçerler sağlıklı bir insanda böyle noktalar oluşmaz. Vücudun herhangi bir organındaki hasar ve hastalık her zaman aynı kulakta aynı nokta veya alanda değişiklikler meydana getirmektedir. Oysa geleneksel Çin Tıbbında akupunktur noktaları anatomik olarak mm olarak tanımlanmış olup patolojik olmadan da tedavisi mümkün olan yerlerdir. Günümüzdeki akupunktur görüşlerinden başka farklılıkları da vardır. Tıp ilmindeki gelişmeler dikkate alındığında eskiden yapılan, bilimsel tabanı olmayan tedavilerin ne kadar doğru olduğu da tartışmalıdır.
…
Elektrik potansiyelinden dolayı kulakta iki tür ayrı referans noktaları mevcuttur. Bunlar altın ve gümüş noktalar olarak ikiye ayrılır. Altın noktaları negatif yüklü olduklarından bu noktalardan deri direnci azalmıştır. Gümüş noktalar pozitif yüklü olup deri direncinde artış meydana gelmiştir. Temsil noktaları hâkim olan kulakta altın ve karşı tarafta ise gümüş noktası olarak vardır. Hasta hangi taraftan ağrı tanımlıyorsa, ağrının bulunduğu tarafta temsil noktasına akupunktur uygulanır. Bu nokta genel anlamda bir altın noktasıdır. Tek olan organlarda, bulunduğu tarafın kulak kepçesindeki temsil noktası uyarılır.
Akupunkturda iğne, lazer, elektrik akımı, moksa, akupressör veya masaj gibi değişik yöntemler uygulanmaktadır. Akupunktur tedavisi, uygulamanın yapıldığı yerde elektronlar seviyesinde bir denge oluşturur ve organ üzerinden bir rahatlatma meydana getirir. Ağrılar azalır, kaslar gevşer.
Günümüzde hastalıkların tedavisinde güncel tedaviler uygulanır ama bazen bunlar yeterli gelmez, hastanın şikâyetleri geçmez. O zaman da hastalar modern tıp dışı tedavilere yönelir ki, çoğu zaman bu konu istismara açıktır. Doktorların uzmanlık dalları farklıdır, akupunktur konusunda eğitim almış ve güvenilir insanlardan bu konuda yardım almakta ise bir sakınca yoktur.
Bu güzel sözle bitirelim: “Hâzık (uzman), mütedeyyin (dindar, Allah korkusu olan) hekimlerin tavsiyelerini tutmak, ehemmiyetli bir ilaçtır.” (Bediüzzaman)
Her konuda olduğu gibi, bu konuda da titiz olmak en doğrusudur.