TR EN

Dil Seçin

Ara

Suya Kulak Ver Dinle Bak Ne Söyler

Suya Kulak Ver Dinle Bak Ne Söyler

Oksijen ve hidrojen… Biri yakıcı diğeri yanıcı iki gazın Rabbimin emriyle bir araya gelmesi ile hayat buldum. Adıma su dediler. İnsanlar beni hayat kaynağı bildiler. Hayatın kaynağı da sahibi de Âlemlerin Rabbi olan Allah oysa...

Oksijen ve hidrojen… Biri yakıcı diğeri yanıcı iki gazın Rabbimin emriyle bir araya gelmesi ile hayat buldum. Adıma su dediler. İnsanlar beni hayat kaynağı bildiler. Hayatın kaynağı da sahibi de Âlemlerin Rabbi olan Allah oysa. İnsanların kafa karışıklığının önüne geçmek için Rabbim buyurdu: “Biz canlı olan her şeyi sudan yarattık.” Ben yeryüzünde insanın hizmetine sunulmuş ilahi bir ikramım sadece.

Yaratıldığımdan beridir devinip durmaktayım. İnsanlar beni üç halimle bildiler. Halden hale dönüşerek, yine Rabbinin emriyle farklı yerlere sevk olunarak hayatın içindeki yerimi muhafaza etmekteyim ilk günden beri. Miktarımda azalma ya da çoğalma yok. Hep aynı suyun deveranı ile hayat devam etmekte anlayacağınız. Bu süre zarfında ne çok şeye şahitlik ettiğimi varın siz düşünün artık.

Necip Fazıl “İnsan bu, su misali kıvrım kıvrım akar ya” demişti Sakarya şiirinde. Gerçekten de onca zamandır bir yanda insan akmakta bir yanda ben.

Gökyüzünde Ay kardeşimin etkisiyle yaşadığım gelgitleri insanlar da yaşadılar. Hem kendi hayatlarında tek tek hem de toplumlar halinde topyekûn yaşandı bu gelgitler. Kimi ders aldılar, kimi hiç umursamadılar. Neticede her nesil tercih ettiği yol üzere dünya yolculuğunu tamamladı. Benim insana hizmet ve şahitlik vazifem ise devam ediyor.

Bugüne gelinceye kadar neler yaşamadık ki. Gün geldi Hz. Musa önderliğinde yola koyulan inanmışlar topluluğuna yol oldum. Çünkü ben Rabbime teslim olmuş idim. Olmazları olduran, tükenme noktasına gelen kullarına beni vesile kılarak imdat eyleyen Allah (cc) idi. Gün geldi azmışlar topluluğuna tufan halinde gönderildim. Hz. Nuh’un çağrısına icabet etmeyen oğlunun dahi sonu oldum. Çünkü ben Rabbimin emrine tabiydim. El-Hakim olan Allah böyle takdir buyurmuştu.

İnsan soyundan nasıl bir kutlu nesil çıkmışsa benim de kutlu kılınan bir yanım var. Hak Peygamberlerin ayak izlerini taşıyan coğrafyada bir kutlu kadının Hz. Hacer’in teslimiyet ve gayretini sembolize eden Zemzem’den bahsediyorum. Ben her halimle aziz bilinirim takdir edenlerce. Ancak zemzem kardeşim daha bir başka, daha bir özel. Dünyanın dört bir yanından gelenler eliyle dört bir yana dağılır ve Müslüman kardeşlerime ulaşır Zemzem. Bir gün kaynağından içmek duasıyla yudumlanır hasret ehli müminlerce. Ne mutlu ona.

Yeryüzüne yağmur halinde indirilmem sırasında göğe yükselen şükür ifadeleriyle karşılaşmak öyle güzel bir duygu ki. Rahmetin tecellisine insanların kayıtsız kalmadığını görmek ve onların Yaradan’ı hatırlamasına vesile olmak beni dahi mutlu ediyor. Hele âlemlere rahmet olarak gönderilen Kutlu Nebi’nin (sav) “Onun Rabbiyle sözleşmesi benimkinden yeni” diyerek gökten indirilen rahmet damlalarını yani beni kucakladığındaki mutluluğumu anlatacak kelime bulamıyorum.

Bir de O Kutlu Nebi’nin yetiştirdiği nesli hatırlamadan geçemeyeceğim. Hani bir savaş sonrasında son nefeslerini vermek üzereyken kendilerine içilmek üzere sunulduğumda kardeşini önceleyerek beklemeyi tercih eden ve sonunda susuz bir halde can emanetlerini teslim eden üç güzide sahabi. O gün ırmak olup çağlayıp her birinin kana kana içtiği bir su olmak istemiştim. Lakin yine takdir Allah’ındır. O her şeyi hikmetlice yapandır. Onlar belki mana âleminde suya kandırılmıştır da biz bilemeyiz.

İnsan hayatında güzel anları olur ya hatırladıkça tebessüm eder hani. İşte benim için bir müminin abdest suyu olmak öyle bir duygu. Bir de iftar sofralarında oruçlu müminlerce yudumlandığımda benzer mutluluğu yaşıyorum. Besmele ve hamd ifadelerinin eşliğinde içildiğim o müstesna zamanlarda fena bulmaktan kurtulup beka âlemine kanat açıyorum adeta. O kullarla sonsuzluk âleminde tekrar buluşmak ve onlara bir Cennet ikramı olarak sunulmak düşüncesi beni heyecanlandırıyor.

Bir yandan da şunu düşünüyorum. Rabbim beni en güzel şekilde var etti ve insanlığın hizmetine sundu. Nimetin kıymetini bilenler olduğu gibi bunu hiç takdir etmeyenler de oldu. Mesela hırslı ve tamahkâr insanlar eliyle ilk zamanlardaki safiyetimi berraklığımı kaybettim bazı coğrafyalarda. Gelişmek adına, daha çok üretmek adına kirletildim, zehirlendim yer yer. Emanet bilinci kaybedilince verilen nice kayıplardan biriydi bu aslında. Ya talan edilen memleketlerin masum çocuklarının benim üzerimden özgürlüğe, barışa, huzura yol bulmaya çalışırken menzile ulaşamayıp kıyıya vurmalarına şahit olmak durumunda kalmaklığımıza ne demeli? Hem de bu çağda. Asıl kıyıya vuran insanlıktır dersini bu şekilde almak ne acı.

Oysa ben çocukları en çok su savaşı yaparken hatırlamak istiyorum. Sıcak yaz günlerinde hem eğlenme hem serinleme fırsatıdır bu oyun. Aslına bakarsanız su tabancasından fırlayıp bir çocuğun yüzünde kocaman bir gülüşe dönüşmek beni de mutlu kılıyor. Oysa şimdi su savaşları deyince öncelikle kıyamet senaryoları çağrışıyor insanların zihninde. Konferanslar, komplo teorileri, entrikalar, operasyonlar, işgaller. Kıyamete koşan insanlığın belki de son savaş sebebi bu olacak diyenler var. Suyla başlayan hayat su nedeniyle mi son bulacak kim bilir? Bildiğim bir şey var. Ben yeryüzünün farklı yerlerine Rabbimin emriyle sevk olunan ve insanların kendisiyle imtihan edilebileceği bir imkânım. Kâh Afrika’dan çekilir, başka coğrafyalarda çağlarım. Kâh devran döner tam aksi bir istikamette hareket ederim.

İnsanların emanet ve kulluk bilinci kuşanarak varlığa şükür, yokluğa sabır göstermeleri ve en önemlisi yoksunluk ile imtihan edilen kardeşlerine el uzatma konusunda üzerlerine düşen görevi yerine getirmeleri, iyiliği çoğaltma kötülükleri giderme noktasında gayret göstermeleri onların şu dünya yolculuğuna çıkarılmış olmalarının sebebi değil midir zaten? Bana düşen de irade sahibi kardeşlerime hizmet etmeye ve dünya sahnesinde şahitliğime devam etmektir vesselam.