TR EN

Dil Seçin

Ara

Fotoğraf Çeker Gibi Bakmak

Bakmak ve görmek ilmin en önemli anahtarıdır.

Görmek önce gelir, der John Berger “Görme Biçimleri” kitabında. Dünyaya gelen insan önce gözünü açar ve bakmayı öğrenir. Bakmak ve görmek ilmin en önemli anahtarıdır.

Kutsal Kitaplar çoğunlukla insanları “bakıp görmeme” konusunda uyarır insanları. Sanatın okulu ustalar da çıraklarına bakmayı ve görmeyi öğretirler.

İnsan gözü 180 derece geniş bir açıyla çevresine bakar. Ancak net görme alanı 50 derecedir. Panoramik bir fotoğraf gibi görülen uçsuz bucaksız manzaralar içerisinde her bir güzelliği özel bir kadraj ile yakalamak gerekir. Kadraj bir çerçevedir; fotoğraf makinasının vizöründen görünen çerçeve. Hatta fotoğraf sanatıyla uğraşanlar, bir elin işaret parmağı ile diğer elin başparmağını birleştirip kadraj alırlar. Bu bütün içerisinden bir kesit almadır. Güzellik kesitte ve detaylardadır. Bütün içerisinde insan bazen kaybolur gider. Hele makro yaklaşmak, yani çok yakından bakmak “güzellikleri ayrıntısıyla görmek” demektir.

Fotoğraf sanatı, geniş açı, tele, balık gözü ve makro objektifleriyle, insanlara bu kâinata farklı gözlerle bakmayı ve görmeyi de öğretmektedir. Ülfet dediğimiz, alışkanlık ve sıradanlık perdesini yırtmak, her şeyde farklı ve yeni bir güzellik görmek için o şeye bir fotoğrafçı gözüyle bakmalı ve alışılmışın dışında bir kadraj ile yaklaşmalıdır.

Fotoğraf sanatı, herkesin gözü önündeki güzelliği kendi kadrajı ile yakalar ve bakar körlere bile gösterir. Güzellik hep beraber baktığımız bir sudaki balıklar gibidir. Fotoğraf sanatçısı, gözümüz önünde olan veya göremediğimiz balıkları, yakalayıp çıkaran bir balıkçı gibidir. Aslında, göremediğimiz, kayıt altına alamadığımız nice güzellik, gözümüzün önünde yitip gitmektedir.

Ancak fani güzellikleri bâkileştiren “Elvah-ı Mahfuza” olarak adlandırılan ilahi fotoğraf kayıtlarından da bahsedilir. Bu âlemdeki manzaralar her canlının gözünde ve hafızasında, insanın bilinç ve hafızasında kaydedilerek, ayrıca bilemediğimiz kayıtları alınarak sonsuzluğa mazhar olmaları için saklanırlar.

Video ve film görüntüleri saniyede 24 kare fotoğraftan oluşur ancak insan zihninde kaydedilen görüntüler zamansız ve kesintisizdir. Zamansız bir rüya boyutunda ara sıra izlendiği gibi, zamansız olan başka bir boyutta izlenmek üzere sürekli kayıt devam etmektedir.

Bediüzzaman Hazretleri bu kayıtların alınması konusunda “yüzbin yüzlü sinemalı fotoğraf” benzetmesini yapar. İşte bu kayıtların, mahşer hesabında kullanılacağı gibi, ehli cennetin de bir seyir ve zevk kaynağı olacağı bildirilmektedir.

Aslında her insanın gözü çok gelişmiş bir kamera veya fotoğraf makinası gibidir. Bir fotoğrafçı bakış açısıyla yaklaşıldığında her şeyde sayısız güzellikler görülebilir. Yani görmek için sadece bakmak yetmez. Belki daha dikkatli bakmak, bazen de farklı bir bakış açısıyla bakmayı denemek gerekir.