TR EN

Dil Seçin

Ara

Allah'a Muhatap Olduğu Halde Şeytan Nasıl Olur Da İman Etmez?

Allah'a Muhatap Olduğu Halde Şeytan Nasıl Olur Da İman Etmez?

Bildiğimiz gibi Rabbimiz meleklere ve (cinlere) Âdem’e secde edin, demişti. İblis hariç hepsi secde ettiler, o yüz çevirdi ve büyüklük tasladı; böylece kâfirlerden oldu.

Durum böyle olunca, yani şeytan, Rabbimizle (bir şekilde) muhatap olduğu ve kıyamete kadar Âdemoğullarını ifsad için zaman isteyebildiği halde, bugün nasıl olur da iman etmez, neden kurtuluş kapısını zorlamayı seçip de tövbeyi hatırına getirmez?

Bir insan bir şeyle çok fazla meşgul olursa, bir süre sonra kendisi yapmadığı zamanlarda da zihni o şeyle meşgul olmaya devam eder.

Meselâ hafızlık çalışan öğrencilerin, olur olmaz yerde akıllarına ayetler, sureler gelmesi gibi… Ya da bütün vaktini kâğıt oyunları oynayarak geçiren bir kişinin oyun oynamadığı zamanlarda bile gözünün önünden kâğıtların üzerindeki sembollerin geçmesi, aklında habire sayıları yan yana dizmesi gibi... Sürekli bilgisayar programları yazan bir kişinin, normal hayatında problem çözerken de kod yazar gibi sistematik bir yol takip etmesi gibi…

Özetle insan ne ile meşgul oluyorsa, bir süre sonra artık o meşgul olduğu şey zihnini ele geçirmeye başlar. Bu çerçevede düşündüğümüzde, şeytan da binlerce yıldır insanlara nasıl Allah’ı inkâr ettirebileceğini, nasıl isyana götürebileceğini, nasıl yoldan çıkarabileceğini, nasıl kötülükler yaptırabileceğini, nasıl şerre sevk edebileceğini düşünmekte, bu uğraşlarla meşgul olmaktadır. Bu artık öyle bir hale gelmiştir ki, artık (varsa) meşgul olmadığı zamanlarda bile, zihni bunlarla meşgul olmakta ve bunları düşünmektedir. Hal böyle olunca artık o zihinden bir hayır, bir tövbe beklemek anlamsız olmaktadır.

Bunu, şuna da benzetebiliriz:

Bağımlıları hepimiz biliriz. Çeşitli maddelere bağımlı olmuş, o maddeyi almazsa bilincini kaybeden, fakat o maddeyi aldığında da bilinçli olmayan insanlardır bağımlılar. Bütün hayatları, bağımlısı oldukları o madde çevresinde döner. Başka hiçbir şey düşünemezler. Kendileri için neyin doğru neyin yanlış olduğunu ayırabilme kabiliyetlerini kaybetmişlerdir. Onlar için, doğru-yanlış, iyi-kötü, güzel-çirkin farklı değildir. Dünyalarında sadece o madde vardır.

Şeytan da o bağımlılar gibi yılarca küfür ve inkâr ile uğraşa uğraşa bunun bağımlısı olmuş, artık başka bir şey düşünemez hale gelmiştir. Bu nedenle artık ondan kendisi için doğru olabilecek kararlar vermesi beklenemez.

Son olarak şunu da belirtmek gerekir ki; şeytan en baştaki isyanını zaten—belki—imanının en kuvvetli olduğu zamanda yapmıştı. İmanının en kuvvetli zamanında kendini isyandan alıkoyamayan bir iradeden, aradan geçen bu süreçten sonra iman etmesi, tövbe etmesi beklenemez.

Hepsinin ötesinde, bildiğimiz gibi tövbenin şartları vardır. Gayb kapısı açıldıktan sonra artık tövbe kapısı kapanmaktadır. Şeytan ise zaten gayb âlemindendir. Dolayısı ile kendisi şu anda herhangi bir imtihana tâbi değildir. Bu nedenle de tövbe yönünden kabirdeki ölü gibidir. Yani onun için artık çok geçtir.

Onun tersine Hz. Âdem ve neslinden olan bizler ise, bizi yoldan çıkarmaya yemin etmiş olan şeytana uyup uymamakla sınanmaktayız. Bu yüzden nelerle, meşgul olduğumuza, hayatımızı nelerin çevresinde yaşadığımıza çok dikkat etmeli, tövbe etme fırsatını iyi değerlendirmeliyiz.

Bizim için de çok geç olmadan…