TR EN

Dil Seçin

Ara

Satır Arkası

Satır Arkası

SEVGİ YOKSA MEYVE DE YOKTUR, VARSA DA ACIDIR

Sevgi deyip de saygıyı anmamak olur mu? Olmaz. Yusuf Ziya Ortaç'ın yeni karşılaştığım bir sözü var, şöyle: ''Biz gençken eskileri inkar ederdik, gençler de şimdi bizi inkar ediyorlar.''  (Sanat-Edebiyat, 15 Mart1954.) Evet, saygı.

Ortaç'ın bu itirafı, bizlere, ölçünün ne kadar mühim olduğunu gösteriyor. Bu kadim nasihati yazmıştık, yine yazalım: ''Sevmen aşırı, sevmemen yıpratıcı olmasın.'' Aşırı sevmek, sevdiğimiz insanın yanlışlarını ve gerçekten de ne halde olduğunu görmemizi engeller. Uçurumdan düşüyordur, uçuyor sanırız. En doğrusu, takip mesafesini koruyarak sevmektir. Husumet ise bütün güzelliklerin, iyiliklerin, inceliklerin, hatta başarıların bile üstünü örter.

Geçenlerde, yirmi beş sene evvel yayınlanmış bir eleştiri kitabı okudum. İsmini vermeyelim. Eleştirmen, on dört şairi, şiir örnekleriyle beraber inceliyor. Bu şairlerden birini sevmediği öyle belli oluyor ki, bunu saklayamıyor. Söz konusu yazıyı çeyrek asır sonra okuyanlar bile, sevgisizliği rahatlıkla görebiliyor, anlayabiliyor. Olabilir, herkesi sevmek zorunda değiliz. Adına 'saygı' ve 'emeğe hürmet' dediğimiz kıymetler, tam da burada lazım oluyor. İnşallah anlatabilmişimdir.

Bitirelim. Çok sevdiğim ve sahibini bilmediğim bir söz var: ''Ağaçlar canlı kaldıkça meyve verir, insanlar ise meyve verdikçe canlı kalır.'' Doğrudur. Öte yandan, sevgi yoksa, meyve de yoktur. Vardır da acıdır, yenmez.

                                                                                 İbrahim Tenekeci

 

***

 

Ayakları Allah yolunda tozlanmış bir kula cehennem dokunmaz. 

                                                                (Hadis-i Şerif)

 

***

 

Yollardan uzaklarda çiçek açan ağaca ne mutlu. Ne mutlu kendi derdini sırtında taşıyanlara.

                                                                        A. Maalouf

 

***

 

Aklın gayesi, bu evrenin bir Yaratıcısı olduğunu bilmektir.

Şuurun gayesi, o Yaratıcının adının Allah olduğunu bilmektir.

Kalbin maksadı ve gayesi de O'nu sevmektir.

Eğer bu üç merkez, asıl gayelerine ulaşmamışlarsa, hayat yolu boyunca karşılaştıkları her birşeyi gaye-i maksat yaparlar ve seni o nihai maksada varmaktan hep alıkoyarlar.

                                                              Mehmet Ali Bulut

 

***

 

BİR HOŞ SADA BIRAKIP GİDENLER

Bengü öğretmen, rastlantı veya tesadüf diye bir şeyin olmadığını öğrencilerine can alıcı sorular sorarak anlatmakta:

''Açan çiçekler, nereden bulup çıkarıyor böyle renk renk boyaları Alihan?''

''Can, aydaki ayak izi astronotu göstermez mi?''

''Söyle Ayşe, uçsun diye kuşa kanat takılmamış mı?..''

''Kim gündüzü gece, geceyi gündüz yapabilir? Kıştan sonra baharı kim getirebilir?''

Sınıf hep bir ağızdan cevaplar: ''O! Yalnız O!''

''Nilgün, dünya hiç şaşırmadan güneşin çevresinde 23 derece eğimle döner. Bu eğim verilmeseydi mevsimler meydana gelmez, meyveler, sebzeler, buğdaylar olmazdı. Somon balığı nehirde doğduğu halde yavruyken akıntıyı takip ederek denize ulaşır... Somona yön bulma algısını veren kim Sermin?'' Çocuklar ''Allah'' diye bağrışırlar.

Sonra Bengü öğretmen, dolaptan boya, fırça ve resim kağıtlarını çıkarıp masanın üzerine bırakır ve sorar: ''Haftalarca veya aylarca beklesek, bunlar kendi kendine resim olabilir mi?''

Can cevaplar: ''Öğretmenim, bu kadar boya, fırça, ressam olmadan tablo olamaz, bu mümkün değil!..''

                                                                            Kemal Ural, Tohumların Valsi kitabından

 

***

 

UNUTMAYASIN

Unutmayasın... Bize ilk anda şer gibi gözüken bazı şeylerin aslında hayır olduğunu çok ama çok sonraları anlarız... Hatta anlayamadan son nefesimizi bile vermiş olabiliriz. Çünkü gerçekten anlayan ve bilen ancak Allah'tır. Bize düşen, kolaylığı ve rahmeti istemektir Rabbimizden. Her darlıkta kolaylığı istemek.

                                                                             Sibel Eraslan

 

***

 

ANNELİĞİN TADI

Anne tavuğa sormuşlar:

''Bulduğun taneleri niçin kendin yemezsin de yavruna yedirirsin?''

Cevap vermiş:

''Kendi yemeyip yavrusuna yedirmenin tadını ancak analar bilir.''