Eğitim kişinin ruhi ve bedeni terbiyesini hedefleyip kendi özgüvenini kazandıran ve toplumsal kültüre entegrasyonu sağlayan bir süreçtir.
Batıdan doğuya her ülkenin, milletin ve topluluğun kendi değerlerini inşa etme yolunda kullandığı en önemli kaynak eğitimdir, okuldur.
İşte bu süreçte ortaya çıkan bariz bir durum da eğitimin, bireyin toplumla çatışmayacağı toplumun ana değerleriyle uyumlu bir yaşam biçimine kadar uzanan bir değişimi hedeflediğidir.
Son yıllarda gerek ülkemizde gerekse dünyada sıkça rastlamaya başladığımız okullardaki şiddet olayları ise herkesi endişelendiriyor. Şiddet gibi her türlü sorunu çözmesi gereken eğitim kurumlarımız ve sistemimiz, tam tersi artık sorunun kaynağı haline gelmişse burada üzerinde durup düşünmemiz gerekecektir.
Sorunların tespiti ve çözümü noktasında bazen atıfta bulunacağımız iki İslami kavram, “iman ve ameli” aslında hiçbir noktada unutmuş değiliz, tüm sorunların çözümünde vereceğimiz ilk adres tahkiki iman ve amel olacaktır.
Eğitim deyince genelde akla ilk gelen okullarda yapılan resmi eğitimdir. Bir de informal eğitim biçimleri vardır ki bu eğitimin hocaları “yeni medya” ve onun TV, gazete gibi atalarıdır. Öğrencileri ise tüm insanlıktır desek yeridir.
Bu sorunu çok önceden yaşayan Batı, özellikle sinema alanında ortaya koyduğu eserlerle problemin varlığını daha geniş kitlelere duyurmuş ve filmlerinde çözüm yolunun şahsi gayret ve fedakârlıklarla olacağını dile getirmiştir. (1)
Zayıf öğrenciyi sistemin dışına çıkararak başarıya ulaştıran öğretmenlerin hikayeleri bir eğitimcinin gözünde belki fantastik birer kurgu olabilir, ama bu filmlerin dışında gerçekçi yapımlar da vardır. 1999’da iki öğrenci tarafından gerçekleştirilmiş Columbine Lisesi Katliamını anlatan Gus Van Sant’ın “Fil” (Elephant, 2003 Cannes Film Festivali, “Altın Palmiye” ve “En İyi Yönetmen” ödülü) bir İngiliz deyimi olan “Elephant in the room”dan gelir. Bu deyim, büyük bir problemin görmezden gelinmesi, ötelenmesi anlamına gelmektedir.
Ya da öğrenci-öğretmen odaklı “Can Dostum” (Good Will Hunting, 1998 En iyi senaryo Oscar ödülü) olsun ya da sistemin baskıcılığına meydan okuyan “Ölü Ozanlar Derneği” (Dead Poets Society, 1989) olsun tüm bu filmler ve eserler bize Batı dünyasındaki eğitim alanında sıkıntıyı anlatırken Fransızlara 21 yıl aradan sonra 2008 yılında Cannes film festivalinde hasretle bekledikleri Altın Palmiyeyi kazandıran Sınıf (Entre Les Murs/Duvarlar Arasında), Batı dünyasında eğitimin çöküşünü haber veren bir filmdir.
Özellikle taklit ettiğimiz Batı dünyasında Fransa gibi gelişmiş ülkelerde her işin yolunda gittiğini zanneden ve onların sistemlerine öykünenlere bu filmi izlemelerini tavsiye ediyorum; çünkü taklit ettiğiniz sistemler can çekişiyor ve çözüm yolu arıyorsak artık gittiğimiz yoldan daha farklı bir yola yönelmemiz gerekecektir.
Öğretmenlik hayatımda edindiğim tecrübelerime göre söyleyecek olursam bu yollardan birisi de çağımızın yetiştirdiği mühim âlimlerden Bediüzzaman’ın önerdiği okul modeli Medresetüzzehra’dır.
Bediüzzaman, Münazarat adlı kitabında “Camiü’l-Ezher’in kızkardeşi olan “Medresetü’z-Zehra” namıyla dârü’l-fünûnu mutazammın, Kürdistan’ın merkezi hükmünde olan Bitlis ve iki refikası ile Bitlis’in iki cenahı olan Van ve Diyarbekir’de tesisi!” dedikten sonra hangi felsefeyle ve amaçla böyle bir okul ve eğitim sistemi istediğini aynı eserinde soru-cevaplar içerisinde madde madde açıklamaktadır. (2)
Aklî ilimlerle dinî ilimlerin bir arada okutulması istenilen bu okul modeliyle akıl-kalp birlikteliğinden doğan uyumlu bir hayat düzeni hedeflenmektedir.
Bediüzzaman şer’î ilimlerle müspet ilimlerin okutulacağı bu okul ile nasları ve metinleri doğru okumak kadar, olayları ve toplumsal hayatı da doğru okuma melekesini ve yeteneğini geliştirmeyi hedeflemiştir.
Asli genleriyle oynanan bu toplumun bünyesindeki rahatsızlık tedavi edilemediği için, yoğunlaşan sorunlarını içine yönlendiren bireyler intihara, sorunlarını dışına yönlendiren bireyler ise cinayete yönlenmektedir.
Şiddet fiziki ve ruhi olarak temel iki çerçevede icra edilmektedir: Okulda, işyerinde ve aile hayatında fiziksel yaralama, mobbing ve psikolojik baskılar gibi.
Bu davranış tarzına yönlendiren modeller ise TV, sinema ve habercilik gibi medya unsurları tarafından şuurlu ya da şuursuz bir şekilde verilmektedir.
DİPNOTLAR
1- Les Choristes (Koro, 2004, Fransa), Finding Forrester (Forrester’ı Bulmak, 2000, ABD) gibi filmleri bu kategoriye örnek verebiliriz.
2- Bediüzzaman Said Nursi, İçtimai Dersler (Münazarat).