TR EN

Dil Seçin

Ara

Sinemanın Dili

Sinemanın Dili

Başta Amerikan sineması olmak üzere dünyanın her tarafına ihraç edilen Batı kültürü ve sinemasının evlerimize kadar girmesinde en önemli etken elbette ki kaliteli ve zevkle seyredilebilir olmalarıdır. Bu zevki sağlayan filmin dilidir. Gerek senaryoların yazımında dramatik çatının ustaca kurulması gerekse çekim aşamasında gerçekleştirilen kamera açıları, ses kullanımı gibi hususlar bir filmin dilini, biçimini ortaya koyar.

Başta Amerikan sineması olmak üzere dünyanın her tarafına ihraç edilen Batı kültürü ve sinemasının evlerimize kadar girmesinde en önemli etken elbette ki kaliteli ve zevkle seyredilebilir olmalarıdır. Bu zevki sağlayan filmin dilidir. Gerek senaryoların yazımında dramatik çatının ustaca kurulması gerekse çekim aşamasında gerçekleştirilen kamera açıları, ses kullanımı gibi hususlar bir filmin dilini, biçimini ortaya koyar. 

Bir insan nasıl İngilizce’yi iyi bilmeden bir İngiliz’e İslamiyet’i anlatamazsa sinema dilini bilmeyen bir yönetmenin de İslamiyet’i doğru düzgün anlatması beklenemez. Sinema ise evrensel bir dil olarak her yaştan insana masallar anlatan bir ‘kassas’tır. Film yönetmeni Milos Forman bu durumu şöyle açıklamaktadır: “İnsanlar, masalları severler. Dünyada ABD’den daha iyi masal yazan hiçbir ülke yoktur. Her çocuk bir prens olmayı düşler, her yetişkinin gizliden gizliye Rambo olup düşmanını öldürme düşü vardır.”

Sinema dili, geldiğimiz süreçte evrensellik kazanmış bir dildir. Karanlık bir salon ve tek odaklı bir perde ile seyircisini televizyondan çok daha etkileyen bir araçtır. Film bir hikaye eşliğinde dayatmak istediği duygu ve düşünceyi seyirciye sunarken, seyirci de kendi kültürel kodları ile filmi izler ve kendi anlam dünyasında filmdeki olayları ve kişileri ölçüp bir değer biçer. Seyirciyle filmin bu karşılaşmasından seyirciye ait bilişsel ve duyuşsal anlamda zihin dünyasını etkileyen zevkler ve renkler ortaya çıkar, yeni imajlar oluşur. İşte bu imajlar hakikate işaret eden imgeler de barındırabilir, tam tersi seyirciyi manipüle ederek yanlış yollara sürükleyip hakikate perde de olabilir. Filmlerdeki kurgulama ile gerçeği parçalama ve oluşturmak istediği imaj doğrultusunda bir yönlendirmeyi sözde masum bir amaçla ama ustaca yapmaktadır.

Örneğin 2009 yılında en iyi özgün senaryo ve en iyi oyuncu ödülünü alan The Milk filminde Sean Penn’in bir homoseksüeli özgürlük bağlamında canlandırdığı gibi. Bu sayede bir homoseksüelin özgürlük bağlamında mücadelesini, özgürlük kavramını ortak payda yaparak seyirciye vermeye çalışmaktadır. Böylece izleyici asli değerlerinden olan özgürlük kavramının kendisi için ne kadar önemli ve zaruri bir duygu ve kavram olduğunu bildiği için kolaylıkla başroldeki insanla kendini özdeşleştirebilmektedir. Bu durum ise dini değerler açısından asla kabul edilemeyecek bir cinsel sapkınlığa hoşgörüyle bakmanın ilk adımlarını attırmaktadır. 

Sinemanın etkileyici dili sadece özdeşleştirme veya katharsisten geçmez. Hız da önemlidir. Tasavvufi tabirle bast-ı zaman ve tayy-ı mekân önemlidir sinemada. Hızlı bir anlatımı vardır Amerikan sinemasının ve seyirciyi memnun eder bu hız. İnsanlar hayal ettikleri ve olmak isteyip de olamadıkları kişilikleri, kahramanlıkları perdede gördükleri için çok memnundurlar. “Seyirci yitirdiği zamanı arar” der Tarkovski... Seyircinin dinamikliği fetheder sinemayı. Kaybettiği zamanı, kazanamadığı kişilikleri bulur. Bu anlamda medyaya ait bütün unsurlar tatmin aracıdır insanlar için. Sinema bunları hayal perdesinde yaparken magazin dünyası da bunu TV ve basılı medya yoluyla yapmaya çalışır. Ünlü veya başarılı insanların yaşamları peri masalları gibidir. Kişi kendi yaşamında eğer “tutunamayanlar”dan ise, başarısız bir insan ise bu hikâyelerle avutur kendini. Bu ünlü insanların aşkları ise kül kedisi hikâyeleri gibi tatlı ve parlaktır. Verilen hayaldir. 

Oysa Kur’ân-ı Kerîm’in üslubu, hayal dünyasından uzaktır. Kur’an’ın verdiği his ve duygu, nefsi ön plana çıkartan, ama ruhu öldüren hayallerden uzaktır. “Biz ona (Muhammed’e) şiir öğretmedik, (şiir) ona yakışmaz da. O(na vahyedilen) sadece bir öğüt ve apaçık bir Kur’an’dır.” (Yâsin suresi, 69)

Sinema tıpkı bir bıçak ya da ateş gibi çok kullanışlı bir araçtır. Kullanmasını bilene sorunların düğümlerini çözer ya da aydınlatır. İslam dünyasında sinema alanında iyi ve güzel eserler verilmeye başlanmıştır ama öte yandan da Batı İMAX veya 3D gözlüklerle insanlığı hayal âlemine alıp yine avutmaya, cebindeki parayı kendi kasasına indirmeye çalışmaktadır. Çünkü bu dünyalar adeta büyülü dünyalar olup insanları etkilemektedir. Bu sebeple bir film izlenirken çok dikkatli olunmalı, filmin vermek istediği mesaja ve alt metninde neler olduğuna dikkat edilmelidir. Yoksa, bir insanın en büyük düşmanını dost gösterecek kadar etkileyici bir sanat olan sinema, insanı çok farklı noktalara taşıyabilir. Bu yüzden sinema dilini kavramaya yarayacak film okumaları önemli etkinliklerdir.