Yaylada koyunlarını otlatan küçük çoban varmış. Çocukluk bu ya; koyunlar otlarken o da oyuna dalmış. Bir ara oyundan başını kaldırdığında, koyunların kayıplarda olduğunu fark etmiş. Korkmuş, hemen aramaya başlamış... O tepe senin bu tepe benim, o vadi bu kuytu aramış ama koyunlarını bulamamış. Vakit de akşama yaklaşmış...
Küçük çoban telaşlanmış, heyecanlanmış... Hem ağlıyor hem de arıyormuş.
Böyle koştururken köylüsüne rastlamış.
Köylüsü meraklanıp sormuş: "Ne oldu oğlum, niye ağlıyorsun?"
"Koyunları kaybettim emmi." demiş çocuk.
Köylüsü teselli ederek, "Ağlama oğlum, üzülme bulunur, sıkma canını." deyince küçük çoban cevap vermiş:
"Emmi" demiş içini çekerek "Her yere baktım bulamadım, bir şu dağın ardı kaldı. Orada buldum buldum; bulamazsam sen o zaman gör bendeki ağlamayı..."
...
Dedem bu hikayeyi anlattıktan sonra şöyle demişti:
"Herkesin ümit bağladığı bir dalı, bir dağı vardır. Evlat; ümit olmadı mı yol biter..."