TR EN

Dil Seçin

Ara

Zamanını Kollayan Sabır

Zamanını Kollayan Sabır

Her şeyin bir zamanı var...

Bir tilki, av için dolaşırken bir keklik görür ve karşısına geçip durur. Kekliği hayranlıkla seyre dalar. Tilkinin bu halini gören keklik:

- Hey can dostu, ne gördün de böyle hayran bakarsın? Der.

Tilki:

- Ey güzeller şahı, şu senin şehla gözlerine yandım ve yaman bakışlarına kandım. Çok güzelsin, Allah güzelliğini bağışlasın. Acaba gözlerini yumunca da böyle açık olduğu gibi güzel ve tatlı mısın? Lütfedip bir defa da öyle görünerek bir ân da öyle seyrettirseniz.

Keklik:

- N’olacak! Deyip gafletle gözlerini yumar. Tilkinin, gözlerini seyredeceğini umar. Tilkinin maksadı onu avlamaktır, hemen şahin gibi sıçrayıp kekliği kavrar.

Keklik neye uğradığını anlar. Sabredip bir kurtuluş yolu düşünmeye başlar. Tilkiye:

- Ey bilgili avcı ve sihirli oyuncu! Sana yüzlerce aferin ve binlerce övgü. Bravo! Haberin olsun ki, ben şahlar lokması ve padişahlar yemeğiyim. Fakat Hak Teala beni sana kısmet etti. Evvela bu nimete şükret. Sonra iştahla ve huzurla ye, der.

Tilki:

- Evet, doğru olanı budur, deyip şükretmek için ağzını açar. Keklik hemen tilkinin ağzından kurtulup uçar. Tilkinin keyfi kaçıp:

- Lanet olsun, nimeti yemeden şükredene! Der.

Keklik de:

- Lanet olsun, uykusu gelmeden gözünü yumana! Diye karşılık verir. (Lamiizade Abdullah Çelebi, Latifeler kitabından)

***

Demek ki, her şeyin bir zamanı var...

Her olay, her olgu, her şey kendi zamanını bekliyor...

Tevrat’ın ifadesini ödünç alırsak, dikmenin bir zamanı var ve sökmenin bir zamanı var...

Güneş altında söylenmedik bir sözün bulunmadığını bilmek de gerekiyor...

O bilişin de bir zamanı var...

Ve çilenin zamanı var... Sürurun da...

Acı çekiliyorsa, onun da zamanı gelmiş olmalı...

Ve kıvanç yaşanıyorsa o da kendi zamanını kollama halindedir...

Dalından koparılan ham meyve, koparana yaramadığı gibi, yiyene de yaramaz... Ve nimetinden yoksun bırakılmış olan ağaca da yaramaz...

Savaşın ve karşı koyuşun da zamanı var...

Hicretin, yerleşmenin, fethin ve avdetin zamanı olduğu gibi...

Sabrın ve tevekkülün zamanı gibi...

Çabuklaştırmanın ve hayırda acele etmenin zamanı olduğu gibi...

Zamanı gelmeden yatılan uyku kınandığı gibi, şükrü eda etmenin de zamanını beklemek gerekiyor.

İlahi planda kelebeğin kanadını çırpması ve tozun kalkması kendi zamanını bekliyor...

Sevgi, buluşma, kıvanç, sevinç, dostluk, sıcaklık, özlem, hepsi kendi zamanını bekliyor...

Aklı olana, o zamanı kollamak gerekiyor.