TR EN

Dil Seçin

Ara

Satır Arkası

Satır Arkası

BİR İNSAN DEĞİL BİZ ÖLDÜK

Geçtiğimiz günlerde Mersin'de acımasızca katledilen genç bir kızın ardından herkes yazdı, çizdi, anlattı, söyledi. Oysa ölen sadece Özgecan değil, bakın aslında kimler öldü?

Önce bir insan öldü!

Bir kadın öldü!

Bir kız çocuğu öldü!

Bir annenin yavrusu öldü!

O annenin, yaşlandığında kendisine sahip çıkacak kolu/kanadı öldü!

Geleceğin bir tane annesi öldü!

Bir babanın evladı öldü!

O babanın torunlarını dünyaya getirecek, biricik umudu öldü!

Bir öğrenci öldü!

Öğrenciler azalacaksa öldürüle öldürüle, bir ülkenin eğitim sistemi öldü!

Bir psikoloji öğrencisi öldü!

Müstakbel meslektaşımız öldü!

Gelecekte o meslektaşımızdan yardım almaya gelecek nice danışanın, iyileşme yolundaki umudu öldü!

Bir abla öldü!

O ablanın yol göstermesine çok ihtiyacı olan cici bir kız kardeşin, ablasına benzeme çabası öldü!

Bir eş öldü!

İlerde sevdiği kadınla, geleceğe heyecanla bakmayı hayal eden bir adamın, hayallerinin kadını öldü!

Bir arkadaş öldü!

Arkadaşından akıl almak için sabırsızlanan arkadaşlıkların, paylaşımla dolu sempatik eğlenceleri öldü!

Bir yeğen öldü! Bir kuzen... bir torun... bir tebessüm... bir hayat... bin hayat..!

Bir Özgecan ölmedi!

Kim bilir kaç ayrı kişi olarak öldü?

O vahşi cinayeti işleyen cani, bir kişiyi öldürmedi... Aynı anda onlarca kişiyi katletti!

''Bu nedenle, İsrailoğullarına şunu yazdık: Kim bir nefsi, bir başka nefse ya da yeryüzündeki bir fesada karşılık olmaksızın (haksız yere) öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de onu (öldürülmesine engel olarak) diriltirse, bütün insanları diriltmiş gibi olur. Andolsun, elçilerimiz onlara apaçık belgelerle gelmişlerdir. Sonra bunun ardından onlardan bir çoğu yeryüzünde ölçüyü taşıranlardır.'' (Maide; 32)

Birbirimizle savaşmak ve insanların acıları üzerinden öfkelerimizi ortaya dökmek yerine, kadın erkek elele verip, insanlık suçlarının üzerine gitmemiz dileğiyle...

           - Mehtap Kayaoğlu

 

***

 

TELEVİZYON NE YAPAR?

  • Televizyon geldi, komşuluk gitti.
  • Televizyon, sohbetleri öldürür.
  • Televizyon, ahmaklaştırır.
  • Televizyonla insanlar daha kolay manipüle edilir oldu.
  • Televizyon, düşünmeyi dumura uğratır.
  • Ailede TV açıkken, muhabbet kapalıdır.

Bu sebepten en iyi televizyon, kapalı televizyondur.

 

***

 

İnsanlar bir adamın bütün hayatının bir tek kitapla değişebileceğinin farkında değiller.

           - Malcolm X

 

***

 

Sabır Nedir?

Dikene bakıp gülü, geceye bakıp gündüzü görebilmek demektir. 

Ve sabır, gökteki ayın, hilalden dolunaya varması için zaman gerektiğini unutmamaktır...

           - Selçuk Yıldırım

 

***

 

''ADALETTE ÖYLE BİR ZİRVESİN Kİ...''

Veda Hutbesi, Peygamber Efendimizin (asm) 632 yılında, kendisinin ilk ve son haccı olan 'veda haccı'nda 124.000 Müslümana hitaben yaptığı konuşma metninin adıdır. 

Veda Hutbesi, bir arada yaşayan insanlar arasındaki ilişkilerin düzenlenmesi, dinin özü, özeti ve aynı zamanda da bir ''İnsan Hakları Beyannamesi''dir.

1789 büyük Fransız ihtilalinin fikrî temellerini hazırlayanlardan biri olan filozof La Fayette, meşhur ''İnsan Hakları Beyannamesi'' yayınlanmadan, bütün hukuk sistemlerini araştırıp incelemiş ve Peygamberimizin (asm) Veda Hutbesi'nde dile getirdiği, bütün dünyaya ve insanlığa birer meş'ale olacak bu adâlet ve insanlık prensiplerini görünce:

''Ey şanlı Muhammed! Adalette öyle bir zirveye ulaşmışsın ki, kimsenin o seviyeyi aşması bugüne kadar mümkün olamamış ve bundan sonra da olamayacaktır!..'' demiştir.

 

***

 

''AKIL TUTULMASINA GÖRE, KALP TUTULMASI DAHA TEHLİKELİDİR.''

Dağlardan ovalara, meclisten meydanlara ve medyaya kadar yayılan bütün bu sevgisizlik, merhametsizlik, tahammülsüzlük, maalesef kalp katılığından kaynaklanıyor.

Bunlar olurken, yaşanırken, eminim ki, herkes az veya çok, kalbine karşı mahcubiyet hissediyor. İşte bu mahcubiyetin ölçüsü, bizi daha iyi bir insan yapar yahut yapmaz.

İsmet Özel, ''Ancak içinden aydınlanan dışına ışık verir.'' diyor. Kalbimizi neye açıyorsak, açmışsak, biz de oyuz. Kalbimiz neyle doluysa, dilimizdan de o dökülür. Yalan dünya 'içimizde' yer etmişse, yalan söylemek kaçınılmazdır.

Evvela, acilen ve ihtiyaçtan, kalbimizi karartacak şeylerden uzak durmamız gerekiyor. 

Unutmayalım: Gözlerimizi dört açabilmemiz için, kalp gözümüzün de çalışması gerekir. Gözümüzle görür, kalbimizle duyarız. Ve duymak, görmektan önce gelir. Tam da burada, 'yetiş ya Ali' diyelim: ''Kalp kör olduktan sonra, gözlerin görmesinde hiçbir fayda yoktur.''

Kalp, vicdandır, itiraz makamıdır. Aklımızın almadığı değil, kalbimizin kabul etmediği daha önceliklidir. Akıl tutulmasına göre, kalp (vicdan) tutulması daha tehlikelidir, telafisi mümkün olmayacak sonuçlar doğurur.

          - İbrahim Tenekeci