TR EN

Dil Seçin

Ara

Atla Ama... / Neşeli Öykü

Atla Ama... / Neşeli Öykü

Sıcak mı sıcak bir hava.

Yumurta pişirecek kadar…

Epeyce kilolu adam da boncuk boncuk terliyor.

Bu sıcakta, hem de tam öğle zamanı, kızgın güneşin altında tenha bir köy yolunda araç bekliyor.

Dakikalar dakikalara ekleniyor. Saatler doluyor. Ama ne gelen var, ne giden.. Bekleyip duruyor adamcağız. Şişmanlık da bir yandan... Ölecek sıcaktan.

Derken adamın gözleri sevinçle parlıyor. Karşıdan gelen bir araba!.. Yaklaşıyor, yaklaşıyor. Bir de ne görsün; kemikleri çıkmış, sıska mı sıska bir beygir kan ter içinde tepeleme yüklü at arabasını  çekmeye çalışıyor...

Araba tam hizasına gelince, güç bela konuşan şişman adam arabacıya yalvarıyor:

“Ne olur, beni de atar mısın şehre kadar?”

Arabacı başıyla “olmaz!” deyince, şişman adam can havliyle tekrar yalvarıyor:

“İnsaniyet namına be kardeşim… Mahvoldum, öleceğim buralarda. Görmüyor musun ne durumdayım! Perişan oldum, al beni ne olur...”

Acıyor arabacı… Biraz isteksizce düşünüyor... Bir şişman adama bakıyor, bir sıska atını süzüyor. Sonunda şişman adama doğru eğilerek usulca “Haydi atla,” diyor; “Atla ama, bizim ata çaktırma!..”