TR EN

Dil Seçin

Ara

Bebek - Anne Arası İletişim Ama Nasıl?

Bebek - Anne Arası İletişim Ama Nasıl?

Normal bir bebeğin gelişimi, anne ve bebek arasında bir dizi heyecan veren karşılıklı cevaplara bağlıdır. Bu cevaplar onları ruhsal (psikolojik) ve işlevsel (fizyolojik) olarak bağlar.

Sevgi dolu bir ailenin heyecanlı, duyarlı, hassas desteği ile anne ve bebek arasındaki bağların oluşumu kolaylaşır ve güçlenir. Anne ve bebek iletişim süreci, annenin bebeğine, süt çocukluğu ve çocukluk dönemindeki şefkati ile perçinlenir.

Biliyor muydunuz bebek ilk bir yılının yaklaşık 6-8 ayını uykuda ve yine yaklaşık 2-3 ayını annesinden süt emmekle geçiriyor. Süt emmenin yaklaşık dörtte biri doyma, diğer kısmı duygusal ve hissel etkileşim amaçlıdır. Anneden gelen süt, bebeğin karnını doyurduğu gibi, anneden süt emmedeki temas sayesinde, belki de bebeğin bazı duygularının ihtiyaçlarının da aktarılması gerçekleşir. Şimdilik söyleyebildiklerimiz güven, şefkat ve kimlik duygularıdır.

 

Peki iletişim süreci ne zaman başlar?

Sürecin başlama zamanı; doğumdan önce hamileliğin planlanması ve sonradan onaylanması ile başlar diye yazıyor bilimsel kaynaklar. Belki de her azanın gelişmesi sürecinde kalp, kulak, beyin gibi organların maddi ihtiyaçlarının karşılanması ile birlikte, yeni hayata koşan bu insanın manevi ihtiyaçlarının da uygun şekilde karşılanmasının sağlanması ile iletişim daha da güçlenecektir.

Doğumdan sonra; duyulara ait (görme, işitme, koklama) bedensel temaslar önemlidir. Annenin ve bebeğin deklanşöre basar gibi birbirlerine zevk veren etkileme hareketleri onların bağlarını daha da güçlendirir. Her temasın arkasından saklanarak, o temasın tekrar be tekrar yapılmasını sağlayan, coşkulu ve tekrar yaptırmak isteten hisler Yaratanın o canlılara verdiği peşin ücretlerdir. Aynı hisler bebeğin ve annenin bireysel kimliklerinin oluşmasını ve olgunlaşmasını daha da destekleyecektir. Annenin, bebeğin ellerini tutması, parmak uçları ile yüzüne dokunması, onu sarmalaması, nazikçe gövdesine dokunması gibi hareketlerin anne ve bebek üzerinde normalden daha fazla olan etkileri vardır. Görünüşte basit olan bu hareketler, anne ve bebek/çocuk arasındaki iletişimin temellerini oluşturur.

Doğumdan sonra ilk otuz dakika içinde anneye bebeği vermek ve tenlerinin temasını sağlamak, annenin ağrılarını hipotalamustan salgılanan hormonlar (oksitosin) vasıtası ile azaltır. Bebek ile anne arasındaki ilk temasın ne kadar önemli olduğu artık şüphesiz kabul edilmiş olup, bunu gerçekleştiren sağlık kurumlarına “bebek dostu hastane” belgesi verilmeye başlanmıştır.

Anne ile bebeğin emerken birbirlerine olan teması, prolaktin (süt yapım hormonunun) sekresyonunun en güçlü uyarıcısıdır. İlahi hikmet, süt salınması için basit bir şartı bu şekilde koymuş ve onun içerisine öyle hisleri dercetmiş ki, ömür boyu sönmeyen annelik hissi ve büyüsü ile, anne ve çocuk bağlarının kopmamasını sağlamıştır.

Bebeğin hayatının başlangıcındaki sessiz ve tetikte bekler durumu, aslında göz-göze temas içindir. Bu temasla annenin sahiplenme ve şefkat dolu duyguları da bebeğe aktarılır. Annenin şefkatle dokunması, yumuşak sesle konuşması, huzur veren hali ve ses tonu, bebeğin ağlamasını durdurabilecek dünyadaki benzersiz bir ilaçtır.
 

Kaynak

Kliegman, Behrman, Jenson, Stanton: Nelson Textbook of Pediatrics, 18th ed. Stoll BJ, The Newborn Infant. 2007 by Saunders, an imprint of Elsevier Inc. Chapter 94.5 Parent-Infant Bonding page 681.