TR EN

Dil Seçin

Ara

Bebek Neden Meme Emmeyi Reddeder?

Bebek Neden Meme Emmeyi Reddeder?

Bebekle anne arasındaki ilişki sanıldığı gibi doğumdan sonra değil, ana rahminde iken başlar. Ana rahmindeki embriyo annesi tarafından istenip istenmediğini, sevilip sevilmediğini hisseder. İstenen ve sevilen embriyo kendisini güvende hisseder, yaşama isteği artar, fiziksel ve ruhsal yönden iyi bir gelişme gösterir. Jung, anne ile embriyo arasındaki bu ilişkiyi “iyi anne” arketipiyle açıklar. İstenen ve sevilen bir embriyonun bilinçaltında “iyi anne” modeli gelişmektedir.

 

Bebekle anne arasındaki ilişki sanıldığı gibi doğumdan sonra değil, ana rahminde iken başlar. Ana rahmindeki embriyo annesi tarafından istenip istenmediğini, sevilip sevilmediğini hisseder. İstenen ve sevilen embriyo kendisini güvende hisseder, yaşama isteği artar, fiziksel ve ruhsal yönden iyi bir gelişme gösterir. Jung, anne ile embriyo arasındaki bu ilişkiyi “iyi anne” arketipiyle açıklar. İstenen ve sevilen bir embriyonun bilinçaltında “iyi anne” modeli gelişmektedir.

Madalyonun bir de öbür yüzü var. Eşiyle anlaşamayan, şiddet gören ve boşanma hayalleri kuran mutsuz genç bir kadın çocuk sahibi olmak istemez. Yine çok çocuklu, korunmayı bilmeyen, kocası işsiz, tek odalı bir gecekonduda oturan yoksul ve mutsuz bir kadın da çocuk istemez. Bu mutsuz kadınlar kazara hamile kaldıklarını öğrendikleri zaman mutsuzlukları bir kat daha artar. Onlar için yeni çocuk demek, yeni sorumluluk, yeni yük demektir. Bu mutsuz kadınların karnındaki embriyo istenmeyen embriyodur. İstenmeyen embriyo kendini güvende hissetmez, içinde yaşama isteği doğmaz, fiziksel ve ruhsal yönden sağlıklı bir gelişme göstermez. İstenmeyen embriyonun bilinçaltında ise “kötü anne” imajı oluşur.

 

Anne adaylarında kaygı ve korkular

 

“Bebek neden meme emmek istemez?” sorusuna cevap aradığımıza göre, anne ve embriyo/bebek arası ilişkiye farklı açılardan bakmamız gerekiyor. Görsel ve basılı medyada, magazin programlarında, kozmetik ürün ve diyet reklâmlarında sürekli iyi bir fiziksel görüntü, az kilo, sıfır beden vurgusu yapılıyor. Bu telkinler çoğu anne adaylarında kilo ve fiziksel görüntü takıntılarına yol açıyor. Bu takıntılar ve memnuniyetsizlikler embriyoda istenmediği algısına yol açıyor.

Günümüzün modern dünyasında pek çok kadın normal doğum yerine sezaryenle doğum yapmayı, emzirmek yerine biberonla beslemeyi tercih ediyor. Çünkü artık kadınlar anneliğin az zaman almasını, az sorumluluk yüklemesini, mümkün olduğunca vücudunda az iz bırakmasını istiyor.

Sütü az gelen veya sütü kesilen anneler üzerinde yapılan psikolojik analizler, onların anneliği bir tür hüzünlü ve sıkıntılı yaşam olarak algıladıklarını “eskisi gibi özgür olamayacağım, bebek beni eve bağlayacak, dilediğim gibi hareket edemeyeceğim” şeklinde düşündüklerini göstermektedir. Özellikle çalışan annelerde: “Bebeğime iyi bir anne olabilecek miyim? Annelik görevimi yerine getirebilecek miyim?” kaygısı vardır. Bu olumsuz düşünceler ve kaygılar ana rahmindeki embriyo tarafından hissediliyor ve embriyoda “kötü anne” imajı oluşuyor.

 

Bebeklerde var-yok algısı

 

Doğumdan birkaç hafta sonra kendisini iyi hissedip işine dönen anneler bile var. Bebek için 8. aya kadar “nesnenin sürekliliği” kavramı yoktur. Bir şey gözü önünde iken o şey var; görüş alanından çıkınca yok demektir. Anne için de bu kural geçerlidir. Annesi görüş alanından çıkınca yok demektir. Acıktığında, altı ıslandığında, gaz sancısı olduğunda veya canı sıkıldığında ağlayarak ihtiyacını ve sıkıntısını belli eder. Her ağladığında annesini başı ucunda görünce zamanla annenin yok olmadığını, var olmaya devam ettiğini anlamaya başlar. Anne ilk aylarda işe başladığında çocuk, annenin var olmaya devam ettiğini, geri geleceğini düşünemez. Onun için anne yok demektir. Gün boyunca annesini göremeyen ve ihtiyacı anne tarafından giderilmeyen bebekler için de anne imajı “kötü anne”dir.

Bebekler şu veya bu sebeple istenmedikleri, sevilmedikleri, değer verilmedikleri düşüncesi geliştirdikleri zaman bilinçaltlarında “kötü anne” imajı oluşmaya başlar. Kötü anneyi protesto için meme emmeyi ret edebilirler.

 

Çocuk gelişiminde anne sütünün önemi

 

Bebek doğar doğmaz annede süt üretilmeye başlar. Bebeğin ilk duyusal motor davranışı emme ve yutma refleksidir. Dudaklarına değdirilen memeyi ağzına alıp emmeye ve emdiği sütü yutmaya başlar. Anne sütü bebeğin ihtiyacı olan bütün besinleri içerecek şekilde yaratıldığından, altı ay boyunca ek besine ihtiyacı yoktur. Ayrıca hastalık yapan mikroplara karşı antikorlar içerdiğinden anne sütü emen bebekler kolay kolay bulaşıcı hastalıklara yakalanmazlar.

Çocuk psikolojisi açısından anne sütünün çok önemli bir özelliği daha vardır. İstendiğinden, sevildiğinden ve kendisine değer verildiğinden emin olan, bilinçaltında “iyi anne” imajı bulunan bir bebek, annenin şefkatli kollarında süt emerken kendisini güvende hisseder. Emzirme sırasında anne ile bebek arasında hem söz diliyle hem vücut diliyle duygusal iletişim ve sevgi alış verişi olur. Bütün bu özelliklerinden dolayı yabancı psikologlar anne sütüne “white miracle” (beyaz mucize) adını verirler.

Marketlerde satılan veya kapıya getirilen sütler, eczanelerde satılan fabrika yapımı mamalar anne sütünün yerini tutamaz. Çünkü söz konusu olan sadece fiziksel beslenme değil, aynı zamanda duygusal ve ruhsal beslenmedir. Annenin memesini emen bir bebek, anne ile canlı bir iletişim kurmakta, hayata tutunmaktadır. Oysa biberonun haznesi cam veya sert plastikten, ucu yumuşak plastikten yapılmıştır, canlı değildir. Biberonla bebek arasında duygusal ve ruhsal iletişim yoktur.

 

Emzirme problemleri

 

İlk emzirmede ve takip eden emzirmelerde annenin ruhsal durumu ve çocuğa karşı tutumu çok önemlidir. Anne, bebeği emzirmek için kucağına aldığında tedirgin, kaygılı ve gergin olursa, bebek bunu hisseder. Bir an önce açlığını giderip memeden ayrılmak ister. Bu hızlı emiş sırasında hava yutar. Yuttuğu hava midede gaz demektir. Mide-bağırsak problemlerinden sayılan gaz sancısı (kolik), büyük çapta kötü bir bebek-anne ilişkisinden kaynaklanmaktadır.

Şu veya bu sebeple doğumu takip eden ilk günlerde veya birkaç hafta sonra bebeğiniz meme emmeyi reddederse bebeğin ağzına zorla meme tıkıştırmanız problemi çözmez, üstelik direncini artırır. Anne ümitsizliğe kapılmamalı, sütünün kesilmemesi için belli aralıklarla vakum pompası ile çekmeli, kaşıkla veya biberonla vermeye çalışmalıdır. Problemin çözümü için ilk yapılacak şey, bir çocuk doktoruna başvurmaktır. Muayene ve testler sonunda bebekte meme emmeyi engelleyen zihinsel ve fizyolojik bir rahatsızlığa rastlanmaması durumunda bir psikologa danışmalıdır.

Eğer psikolog, problemin yukarıda temas ettiğimiz hatalı annelik tutumundan kaynaklandığını tespit ederse, anneye güven verici yeni tutumlar önerecektir. Biberonla beslerken kucağına alma, sevgi sözcükleri kullanma, sevgi ile dokunma, altını temizlerken özen gösterme, uyuturken ninniler söyleme gibi pozitif tutumlar güven verici tutumlardır. Anne bütün bunları içten gelerek yapmalıdır.