Nihayetsiz hacat-ı insaniyeyi ihsan edecek, ancak nihayetsiz bir kudret ve muhit bir ilim sahibi olabilir. Öyle ise, mabudiyete (ibâdet edilmeye, kulluğa) lâyık yalnız odur (Allah'tır).
(Sözler, Yirmi Üçüncü Söz, 289)
***
Evet, şöyle müzeyyen (süslenmiş, güzel) bir kâinatın, öyle mukaddes bir Sanii'ne böyle bir Resul-i Ekrem, ışık şemse (güneşe) lüzumu derecesinde elzemdir (gereklidir).
(Sözler, Onuncu Söz, 62)
***
Ey bu vatan gençleri! Frenkleri taklide çalışmayınız. Âyâ, Avrupa'nın size ettikleri hadsiz zulüm ve adâvetten sonra, hangi akılla onların sefahet ve bâtıl efkârlarına ittibâ edip emniyet ediyorsunuz?
(Lem'alar, On Yedinci Lem'a, 124)
***
Allah'ı tanımayanın, dünya dolusu bela başında vardır. Allah'ı tanıyanın dünyası nurla ve manevi sürurla doludur.
(Lem'alar, Yirmi Beşinci Lem'a, 211)
***
İsm-i Âzam'a mazhar olan Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vessalâmın bir âyette mazhar olduğu feyzi İlâhî, belki bir peygamberin umum (bütün ömründeki) feyzi kadar olabilir.
(Sözler, Yirmi Dördüncü Söz, 314)
***
Zaman gösterdi ki, cennet ucuz değil; cehennem dahi lüzumsuz değil,
(Mektubat, Hakikat Çekirdekleri, 456)
***
Her bir bahar, birtek çiçek gibi, gayet muntazam ve mevzun olarak zeminin yüzüne bir Cemil ve Celil'in eliyle takılıp koparılıyor, konup kaldırılıyor.
(Sözler, On Dördüncü Söz, 151)