TR EN

Dil Seçin

Ara

Eruk... Eruk... / Neşeli Öykü

Eruk... Eruk... / Neşeli Öykü

O gün nasıl aklıma geldiyse birden düştüm yola..

Katlı pazarın yolunu tuttum erkenden. Ne var ise.. Merak işte..

Ah bu merak kediyi kuyruğundan eder vesselam..

Pazaryerini bir aşağı bir yukarı dolaşmaktan yoruldum. Alacaklarımdan fazlasını aldım. Ellerim poşetlerle dolu.

Ayaklarıma kara sular indi desem yeridir. Artık takatim tükendi. Oturup nefeslenecek bir yer aradım.

Etrafıma şöyle bir bakındım çok şükür aradığım uzakta değil yakınımdaydı. Tam önünde durduğum tezgâhın hemen yanıbaşındaki tabureye gözüm ilişti… Tezgahın sahibi olan Karadenizli Hacıamcadan müsaade alıp oturdum.

Bir yandan nefesleniyor, bir yandan da üstümden su gibi akan terleri silmeye çalışıyordum.

Ama bir iki dakika içinde havam da, neşem de yerine geldi. Aman Allah’ım; pazarda o ne seslerdi öyle…

Satıcıların bağırışları pazar yerine bambaşka bir hava katıyordu. Bu seslerde neşe vardı…

Benim bulunduğum tezgâhın sahibi Hacıamca da Karadeniz şivesiyle neşeli neşeli birşeyler söylüyordu ama ilk başta ne dediği pek anlayamadım.

Oysa tezgâhtaki çocuklar Hacıamca o neşeli sesiyle ve şivesiyle bağırmaya başlayınca yerlere yatıyorlardı adeta. Kıkır kıkır gülüyorlardı.

Ne oluyor, ne bitiyor diye işin aslını öğrenince ben de gülmeye başladım..

Meğer Hacıamca birkaç gün önce kâr ederim kasdıyla epey miktar mor erik almış. Sizin anlayacağınız sermayeyi mor eriğe yüklemiş… İşler kesat gidince de erikler elde kalmış.

Gerçekten tezgâh tepeleme mor eriklerle doluydu.. Hacıamca bakmış satışlar pek iyi değil işi vurmuş eğlenceye:

“ERUK... ERUK...

SATAMAZSAK YERUK...

ERUK... ERUK...

SATAMAZSAK YERUK...”

Nükteli bir nakarat tutturmuş, bir de buna Karadeniz şivesini ilave edince ortalık kırılıyo neşeden...

Durum bu olunca iki kilo mor erik de ben aldım… Evin yolunu tuttum. Erikler harika çıktı..

Ertesi gün varayım hem bir selam vereyim dedim.

Bir de ne göreyim o tepeleme mor erikle dolu olan tezgâhta nerdeyse hiç erik kalmamış...

Siz bunu isterseniz Hacıamca’nın Karadeniz şivesiyle söylediği nükteli ve neşeli tavrına verin. Helal çalışmanın rahmet-i ilâhiyeyi celbine verin. Ben orasına karışmam..

Birkaç gündür benim de dilimde dolanıp duruyor bu neşeli ve nükteli cümle:

“ERUK... ERUK...

SATAMAZSAK YERUK...

ERUK... ERUK...

SATAMAZSAK YERUK...”