TR EN

Dil Seçin

Ara

Zihinsel Şifa / Bir Kaşık Suda Boğulmak

Zihinsel Şifa / Bir Kaşık Suda Boğulmak

Bildiğiniz üzere, Yüce Yaradan’dan hayat emanetini aldık, doğduk, büyüyoruz ve dünyaya tutunarak ahirete hazırlanmaya çalışıyoruz. Yaradan bizi çilelerle dolu bir hayata gönderdi, bizi çilelerle çarpıştırarak içimizdeki cevheri dışarıya taşırıyor. Şükreden sabırlı iyilerle, hırslı nankör kötüleri birbirinden ayırıyor. Bu yolda Rabbimiz kimseye kaldıramayacağı yükü yüklemeyeceğini buyurduğu halde, bazılarımızın hayatın altında kolayca ezilmemizin sebebi nedir?

Zihinsel Şifa, hayatın ağırlının altında ezilmenin biyolojik ve psikolojik nedenlerini özetleyerek giriyor konuya ve sonra en önemli psikolojik sorun büyütecine dikkat çekiyor.

Niceleri okyanusların dev dalgalarıyla boğuşabilirken bazılarının bir kaşık suda boğulmaları dediğimiz şey. Yani bir kaşık suyla ağzını doldurup nefessiz kalması insanın!

Yani sorunları gözlerinin içine, zihninin odağına sürekli sokması, sadece sorunların ve olumsuzlukların odağında yaşaması insanın! Sorundan başka bir şey düşünmez hale gelmesi ve hayatın gerideki yüzde doksanına yayılan güzellikleri görmemekte, hissetmemekte direnmesi…

Birçoğumuzun psikolojik çöküşü bu yolla oluyor. Sabah akşam, televizyonda internette her yerde olumsuzluk olunca, dalga dalga yayılıyor karamsar bakış. Asla bu saplantıya mahkum değiliz.

İşkenceciler yatırdıkları kurbanın kafasına bir çaput geçirir ve ağzına sürahiyle sürekli su dökerler. Nefes alamayan kurban dayanılmaz bir boğulma hissi içinde çırpınır. “Bir kaşık suda boğulmak” dedikleri bu olsa gerek. Küçük sorunlar birçoğumuzu böyle boğuyor.

“Bebeğinin sabaha kadar uyumamasına tepki gösterir. Öfkelenir, bağırır, kendine ve bebeğine zarar verir. Allah’ın kendisini sevmediği için kendine böyle eziyet çektirdiğini düşünür…” “Yaşlandıkça evlenememesine telaşlanır, çevresindeki mutlu görünümlü evlileri kıskanıp öfkelenir.” “Beş yıldır bebeğinin olmamasını kafaya takar, dualar, ibadetlere rağmen bebeği olmaz. Gerilimi bunalıma dönüşür ve Allah’ı suçlar.” “Çirkin yaratıldığına karar verir ve aynaya her baktığında kendisinden ürperir. Allah neden bazılarını güzel, bazılarını çirkin yarattı diye ilahi adaleti sorgulayarak tetiklediği üzüntüsü zihin enerjisini tüketir.”

Yalan yanlış algılar, basit meseleler, sorun bile değil. Hepsi de Allah’ın imtihanı ve gelip geçecek! Biraz sabır, kanaat, ilahi takdire teslimiyet, iman, ahiret bilinci, Allah’a güven, biraz bakış açısı değişikliği kalbi rahatlatacak. Ama o, inadına tam istediği gibi olsun istiyor. Adeta kâinatın Yüce Yaradan’ıyla—haşa—bilek güreşine tutuşuyor. Sonunda ilahi tokat başına balyoz gibi iniyor, hem imanı çöküyor, hem de depresyona düşüyor. Çok ağır bir bedel!

Bir hekimi aynı gece intihar eden iki gencecik kadının ölümünü raporlaması için çağırdılar. Dindar bilinen hemşire bileklerini kesmiş, laik yaşantılı doktor da narkoz kullanmış. Hayata tutunmayı başarmış bu iki insanı mahveden neydi? Zihin nasıl iflas ediyor?

Farklı küçük sorunları tekrarlayarak büyütüp bunalımın eşiğine ulaşan şu örneklere dikkat buyurunuz:

“Okurken, dinlerken, izlerken öğrenmeye aşırı gayret eder, kendisini zorlar. Ancak zorladıkça zihni tıkanır, kavrayamaz, algılaması çöker ve hatta algı kaybının geri gelmesi zaman alır. Hayatın fırsatlarını kaçırdığını, adeta bilincinin elinden alındığını ve başaramayacağını düşünerek telaşa kapılır. Çabasının tam tersini yaşadıkça Yaradan’ın bilincini elinden aldığını, kendisini kısıtladığını zannederek imanını sorgulamaya başlar.”

“Üniversiteyi bitirir ve kamuda iyi bir işe girer. Ailesinden uzak şehirdeki yalnızlık gerilimine arkadaş çevresinin çıkarcı, bencil, samimiyetsiz, riyakâr davranışları eklenir. İnsanlara ve hayata güvenini yitirir. İstifa edip evine döner. Gün geçtikçe kırgınlıkları, işe yaramazlık, güvensizlik hissi zihninde tekrarlanarak büyür. Herkese karşı içinde bir öfke birikir. Evine kapanır, yalnızlaşır, kendini hayattan soyutlar. Üniversite yıllarındaki neşesi gider, yaşamak istemeyen, öfkeli, üzüntülü, çaresiz bir ruh hali edinir. Kendisini şöyle tanımlar: Ben başaramıyorum. Kendimi sanki kilitledim. Tıkandım. Dibe battım. Üste çıkmak için de çırpınamıyorum. İnsanlara küstüm. Dünyadaki yolumu alamıyorum. Kendimi korkak, aciz, değersiz, işe yaramaz hissediyorum. Nice dertler içerisindeyken hayata tutunan insanları gördükçe kendimden utancım artıyor. Her şeyi kaybetmekten korkuyorum. Psikoloğa gitmeyi düşündüm, onu bile beceremedim.”

“Oğlu uyuşturucu müptelası olur. İş işten geçtikten sonra fark eder ve tüm çabasına rağmen bıraktıramaz. Aile içi kavgalar başlar, oğlundan galiz küfürler işitir. Can güvenlikleri tehlikeye düşer ve anne bu acının altında çaresiz bir bunalıma düşer.”

“Kocasından ayrılır ve ergenliğe erişen çocukları da annelerini saymazlar. Kadın sürekli geçmişi düşünür, eseflenir, ‘Keşke şöyle yapmasaydım, böyle demeseydim...’ tarzı cümleleri tekrarlayarak ağır bir suçluluk hissine girer. Hafızası, duygu kontrolü çöker.”

“Üniversite mezunu girdiği sınavları birbiri ardına kaybedince hayata tutunabilme ümidini yitirir. Çok yalnız hisseder, içine kapanır, bunalıma girer.”

Bunlar yaşanan hikâyelerden alıntılardır. Sebeplerini kavrar, olumsuzluk alışkanlıklarından zihnimizi arındırabilir ve bir de maneviyatımızı derinleştirebilirsek, huzuru, güveni, sabrı ve şükrü yeterince başarabiliriz. Çok daha zor şartlarla baş edebilecek psikolojik güce ve dayanıklılığa kavuşabiliriz. Zihinsel Şifa yazılarımızla amaçladığımız da bunun yolunu göstermektir.