Bazı özel şartlarda, gıybet sayılacak sözler söylenebilir. Ancak bu durumlarda bile söylenenler; (I) en basit formda, yalnızca doğrular olmalı; (II) garazsız ve sırf hak ve maslahat için söylenmiş olmalı; (III) aşağıdaki açıklayacağımız şartlardan birine dahil olmaları zorunludur. Şimdi bu özel şartların açılımını yapacağız:
a) Şikâyet için:
Şikayet ederek kötülüğünü aktardığınız kişi, o kötülüğü—en azından sizin zan- nınıza göre—düzeltebilecek kişi olmalıdır. Mesela; komşunuzun çocuğu bahçenizi kirletiyor ve ailesine gidip, çocuklarına engel olmalarını rica ediyorsunuz. İş arkadaşınız size haksızlık yapıyor; işverene gidip, hakkınızın korunmasını istiyorsunuz. Bu gibi durumlarda da şunlara dikkat edeceğiz:
• Ortada birisinin kötülüğü olmalıdır. Bu kötülük, sahibinin gizli ve özel hayatıyla ilgili değil; alenî olmalı, size veya başkalarına açıkça zarar veriyor olmalıdır. Eğer sizin veya başkasının hakkını gasp niteliğinde bir kötülük değilse, bir kimseyi hiçbir şartta başkasına şikâyete hakkınız yoktur. Örneğin komşunuz özel hayatında gizli gizli alkol alıyor. Bunun kusur olduğunu bildiği için de gizliyor; muhtemelen pişman ve kurtulmak istiyor, biz bunu bilmiyoruz. Böyle gizli bir yanına şahit olduğumuzda, onu düzeltebilecek birisine bile olsa şikâyet edemeyiz, bahsedemeyiz. Çünkü o zaman gizli kusuru açığa çıkarma suçunu işleriz ki, bu vahim bir suçtur.
• Sözleriniz sadece şikâyet olmalıdır. Öfkenizi de içine katıp, ona hakaret etmemeli; ki, öfke nedeniyle şikâyetinizi abartıp söze asılsız anlamlar da katıyorsanız, o zaman iftira ve hakaret olacaktır. Ancak doğruyu söylemek şartıyla hakaret olmaz: Birşeyinizi çaldığından eminseniz, ‘şu hırsız adam,’ küfrettiyse ‘şu ahlâksız kişi’ diyerek söze başlamanız hakkınızdır. Çünkü bunu yapmıştır; bu sıfatı kazanmıştır.
• Şikâyeti aktardığınız kişi, herhangi birisi veya dertleştiğiniz bir arkadaşınız değil, tam olarak o sorunu giderebilecek bir kişi olmalıdır. Bir komşunun size eziyetini diğer komşu gideremezse şikâyeti ona yapamazsınız. Hatta varsayalım, gerçekten hakkınızı koruyabilecek birisini buldunuz; şikâyetinizi ilgisiz olan insanların arasında, herkesin duyacağı şekilde değil, yalnızca ona aktarmalısınız.
• Kardeşini kardeşine, akrabasını akrabasına, arkadaşını arkadaşına, eşini dostuna şikâyet eden kişiler çok dikkatli olmalıdırlar. Şikâyet ettiğimiz kişi çoğu zaman bize yapılan haksızlığı durdurabilecek durumda değildir. Onun yapacağı, genelde, ya hakkımızda suizan etmek, ya bizden aldığı sözü başkalarına taşımak veya şikâyetlerimizi dinlemekten kurtulmak için bizden kaçmak olacaktır. Başkasından hakkımızı alalım derken, ilgisiz insanlara konuyu aktardığımız için hoş olmayan bir yönümüzü onlara bildirmiş olacağız; bu yüzden manevî gücümüz zayıflayacak, üstelik bu yolla intikam aldığımızdan ilâhî huzurdaki hakkımızdan da mahrum kalacağız.
• “Şikayet etmeyeyim de haksızlığı içime mi gizleyeyim?” diyebilirsiniz. Gizlememelisiniz. Ama haksızlıkla savaşmanın doğru biçimi, insanların yüzüne kuzu, gıyaplarında aslan kesilmek değildir. Haksızlıkla, ikiyüzlülük yaparak savaşılamaz. İnsan onuru, haksızın huzuruna karşı yanlışı cesaretle ve alenen dile getirmeyi gerektirir. Gizliden konuşup, sözünün arkasında duramayacak ve iftiraları da katarak şikâyetler etmekle, haksızlıkla savaşılamaz. Böyle yapıldığında olsa olsa fitnelerin kapısı açılır. Adaleti iyi işleyen, sağlam ve hızlı bir hukuk devletinde hakkı gasp edilen insan hemen mahkemeye gidebilir ve hakkını alabilir.
Gelecek sayıda, bir diğer özel durum olan danışma maksatlı konuşmaları ele alacağız inşaallah.