TR EN

Dil Seçin

Ara

Hayat Veren Ne Güzel Vermiş

Bir elmas ışığı alıp yansıtır. Fakat bu parıltılar ne elmastan, ne de elması oluşturan karbon atomlarından değil, dışarıdan gelen ışıktır. Dış bir kaynaktan gelen ışık, elmasın içine yayılıp sonra ondan yansır. Elmas kendi başına ışık veremez. Çünkü elmasın kendisinde dışarıya verecek ışığı yoktur; o, ancak aldığını yansıtır.

Hayat da böyledir. Hiçbir canlıda ve canlının hücre ya da atomlarında hayattan eser yoktur. Hayat canlıya bir hayat vericiden, Muhyi’den gelir.

Allah (cc) hayat verir. Verdiği hayatı rızıkla devam ettirir.

O, ölü maddeye hayat verip onu canlı yapar; hayatı alır ve geride tekrar cansız madde kalır.

Madem yapan ve yaratan bilir ve bilerek yaratır; öyleyse hayatla ilgili asıl söz de her canlıya hayat veren Allah’ındır. Şimdi konuyla ilgili bazı âyetleri aktaralım:

“Nasıl olur da Allah’ı inkâr edersiniz ki, siz cansız iken O size can verdi…” (Bakara Sûresi, 2:28)

 

***

Allah her türlü yaratmayı bilir. Yeryüzü bunun sayısız örnekleriyle dopdoludur ve her bahar yeni örnekler yaratılır.

Bitki hayatı en basit hayat mertebesidir. Allah, cansız bir tohumu uyandırır, can verir; sonra onu bitki yapar, çiçek yapar, ağaç yapar. O bitkilerden, dallardan, odundan da bizim için tatlı ve hoş meyveler çıkarır.

Sonra da kış mevsimiyle paydos ettirir ve yeni baharla birlikte ölmüş ağaçları tekrar diriltir. Bahar meyveleriyle bedenimizi besleyen Rabbimiz, ölmüş ağaçlara tekrar can vermesiyle de kalbimizi doyurur. “Bizi tekrar kim diriltecek?” diyen kalbimize, bu en büyük sorumuza hem dünyadan örneklerle, hem de kelâmıyla cevap verir:

“O, ölüden diriyi, diriden ölüyü çıkarır; yeryüzünü ölümünün ardından diriltir. Siz de kabirlerinizden böyle çıkarılırsınız.” (Rûm Sûresi, 30:19)

***

Bir yumurtanın malzemesi gayet basittir: kabuğu, zarı, sarısı ve akı.

Halbuki yumurtadan yaratılan canlılara baktığımızda hayret ve hayranlık uyandıran nice canlılar görürüz. Aynı malzemeyle yerde sürünen canlılar yaratıldığı gibi, göklerde kanat çırpan kuşlar da yaratılır. Çünkü Allah her türlü yaratmayı bilir ve yaratır.

Evet, harika bir eser harika sanatkâr ister. Bu işleri Âlemlerin Rabbinden başka kim yapabilir. Allah, canlı tavuktan cansız yumurta; cansız yumurtadan canlı civciv çıkarır.

Hayatın nereden geldiğini çözmeye çalışan şaşkınlar ise, gözleri önünde sürekli cereyan eden bu ‘hayat verme’ fiillerini görüp anlamazlar da meraklarını uzayın derinliklerine çevirirler.

Oysa cansızken can verilen her yumurta onlara apaçık bir cevap değil midir!.. Ama tesadüfe inanmaları o eserlerdeki bütün harikaları söndürür, değersizleştirir.

***

Kelebeği gördüğümüzde onun kısa süre önce bir tırtıl olduğunu pek düşünmeyiz. Kelebeğin iki hayatı vardır. O önce tırtıl olarak, ardından da bir kelebek yapılmıştır. Kelebek yeniden dirilişi bu kısa hayatıyla anlatan bir kâinat ayetidir.

“Gündüzü geceye katar, geceyi de gündüze katarsın. Ölüden diriyi çıkarır, diriden de ölüyü çıkarırsın.” (Âl-i İmran Suresi, 27)

Hayat, Âlemler Rabbinin en nadide eseridir ki, şu dünya sahnesinde hayatın çeşit çeşit mertebelerini şuurlu muhataplarına gösterir.

Ve mücevherin değerini bilen sarraf gibi, hayat nimetinin de kıymetini bilenler, yaratan Rablerini tanır, “O herşeyi yaratan, herşeyi bilendir.” (Yasin Suresi, 81) derler ve iman edip dosdoğru yaşarlar.

***

İnsan, “Kendi yaratılışını unuttu, Bize misal getirmeye kalktı: ‘Çürümüş kemikleri kim diriltecek?’ diye. Sen de ki: İlk defasında onu kim yarattıysa O diriltecek. O herşeyin yaratılışını bilendir.” (Yasin Suresi, 78-79)

Bizi ilk olarak ölü maddelerden yaratan ve ölü maddelerle besleyip yaşatan Allah, hayatın ve ölümün bir sırrını kelâmında şöyle bildiriyor:

“Hanginiz daha güzel işler yapacaksınız diye sizi sınamak için ölümü de, hayatı da yaratan Odur. Onun kudreti her şeye üstündür; O çok bağışlayıcıdır.” (Mülk Sûresi, 2)