TR EN

Dil Seçin

Ara

Meryem Cemile Ve Bediüzzaman

Meryem Cemile Ve Bediüzzaman

Meryem Cemile’nin vefatı üzerine Türkiye’de bir hareketlenme ve dalgalanma yaşandı ve unutulan bir değer yeniden hatırlandı. Keşke son çalışmalarına da ışık tutulsa ve fikri olarak geldiği nokta aydınlatılsa. Milli Gazete’de yayınlanan ‘Meryem Cemile’nin fikir dünyası’ başlıklı yazımda biraz konuya ışık tutmaya çalıştım. Meryem Cemile, Cemaat-ı İslami ve Mevdudi ismiyle bütünleşse de Cemaat-ı İslami’nin modernizmle eklektik bir ilişki içine girdiğini ve sentez kurduğunu düşündüğünü söyleyebiliriz. Bu bizi, rahmetli Mevdudi’nin modernizm konusunda münfail yani edilgen olduğuna götürür. Mevdudi ve cemaatine modernizm noktasında eleştiriler getiriyor ve cemaatin biraz gelenekten koptuğunu düşünüyor. Bu, Ebu’l Hasan en Nedevi gibi alimlerin bu yöndeki eleştirileriyle de kesişmektedir. Hindistan ve Pakistan’da müessir ve etkin olan Diyobend ekolü de Mevdudi hakkında bu noktada eleştiriler getirmiştir. Bunlardan ikisi, iki muhaddis olup Enver Şah Keşmiri’nin talebelerinden Yusuf Benuri ile Muhammed Zekeriyya Kandehlevi’dir.  

Benim de yanlış yaptığım bir husus var. O da Meryem Cemile’nin, Mevdudi’nin tesiri ve mektupları veya eserleri sayesinde Müslüman olduğu kanaatidir. Halbuki, Mevdudi ve Cemaat-ı İslami ile ilişkisi Müslüman olmasından sonra başlıyor. Bediüzzaman’ın sürgün hayatı nasıl onu Kur’an ile baş başa bırakıyor ve Kur’an’a yönelme anlamında tevhid-i kıbleye tevcih ediyorsa, Meryem Cemile’nin 2 yıllık hastalığı da Allah’ı bulmasına vesile oluyor. Bediüzzaman’ın Hastalar Risalesi’nde anlattığı gibi, hastalığıyla Meryem Cemile hayatın hiç düşünemediği noktalarıyla buluşuyor ve ihmal ettiği boyutlara kanat çırpıyor. Hastalık geçirmeseydi sıradan biri olarak kalabilir ve hidayete ulaşamayabilirdi. Hastalıkla birlikte ise hidayet nimetine ek olarak sıra dışı birisi haline gelmiştir.

Meryem Cemile, Şeyh Davud Ahmet Faysal’ın önünde Brooklyn İslami Misyon adlı camide şehadet getirerek İslam’a giriyor. Bu manevi yolculuğunu “Küfürden İslam’a Yolculuğum” adlı eserinde anlatıyor. Ardından İslam’daki yolculuğu başlıyor. “Mevdudi’nin manevi kızı” olarak nitelendirilse de hayatlarında ilginç tezatlar var. Merhum Ebu’l A’la el Mevdudi, mektuplaşmalarında Meryem Cemile’yi Pakistan’da yerleşmeye ve yaşamaya davet ediyor. Gerçekten de Pakistan’a yerleşen Meryem Cemile ölene kadar burada kalıyor ve hiç Pakistan dışına çıkmıyor. Ülkesine ve New York’a bir daha hiç dönmüyor ve doğduğu yaşadığı yerleri bir daha görmüyor. Buna adeta manevi bir zevkle katlanıyor. Fakat kaderin bir cilvesi Mevdudi, 22 Eylül 1979 tarihinde tedavi için gittiği ABD’de Buffalo Hastanesinde vefat ediyor. Bu kayda değer bir ayrıntı.

 

Meryem Cemile'nin yazarlığı

Meryem Cemile velut bir yazardı. Batı ile İslam dünyası ilişkileri üzerine yoğunlaşmış ve Batı medeniyeti insani değerlerle bütünleşmediği için, bu medeniyetin merkezi olan ABD’yi terk etmişti. Bundan dolayı kitaplarının bir kısmının Batı-Doğu mukayeseleri ve hesaplaşması üzerine yoğunlaşması kaçınılmazdı. Bediüzzaman’ın İman Küfür Muvazeneleri isimli kitabı gibi o da Islam and Modernism, Islam and Western Society gibi kitaplar kaleme almıştır.

İkinci tip kitapları ise İslami hareketler üzerinedir. 19’uncu yüzyıl İslami hareketleriyle ilgili bir keşkül/seçki yapmış ve üç hareketi mercek altına almıştır. Three great Islamic movements in the Arab world of the recent past adlı eserinde üç İslami hareketi incelemiştir. Bunlar; Muhammed Bin Abdulvahhab, Sunusilik ve Sudan’daki Mehdi Hareketidir. Günümüzde de Mevdudi, Hasan el Benna ve Bediüzzaman’la alakalı eserler kaleme almıştır. Günümüzün dünyadaki üç büyük İslami cemaati üzerine eğilmiş, yoğunlaşmış ve bu alanda müstakil eserler kaleme almıştır. Vefatının ardından buna işaret edilmiş ve Risale-i Nur üzerine incelemeleri ve hayranlığı dile getirilmiştir. Bediüzzaman’la ilgili kitabını anlaşılan Bediüzzaman’ın vefatından çok sonra kaleme almıştır. Kitabın ilk baskısı, 1976 tarihini taşıyor. A Great Islamic Movement In Turkey/Türkiye’de Büyük İslami Hareket kitabında Bediüzzaman ve Risale-i Nur hareketini veya anlayışını başarılı bir biçimde anlatmaktadır. 16 sayfa boyutunda olan risale gerçekten de Bediüzzaman’ı ve mesleğini özet ama derli toplu anlatmıştır.

 

Meryem Cemile ve Bediüzzaman

Bir iki bilgi hatası olmakla birlikte Meryem Cemile, Bediüzzaman ve Risale-i Nur’u sahih bir şekilde ortaya koymuştur. Yanlış bilgilerinden birisi, Mustafa Kemal’in Bediüzzaman’ın Ankara’ya gelişinden sonra namaz ikazı üzerine gerginleşen ilişkilerini yumuşatmak ve Bediüzzaman’ın gönlünü almak isterken ona Daru’l Hikmet el İslamiye üyeliğini teklif ettiğini yazmasıdır. Ahmet Sunusi yerine Şark Vilayeti Umum Vaizliğini teklif ettiğini biliyoruz. Lakin Bediüzzaman’ın 1918 yılında İslam akademisi olarak kurulan Darü’l Hikmet’il İslamiye’ye üye olarak alınması Cumhuriyet öncesidir. Mustafa Kemal ile bu meselenin bir alakası yoktur. Lakin Bediüzzaman, Osmanlı döneminde gündeme getirdiği Medresetü’z Zehra projesini cumhuriyet döneminde de harekete geçirmek istemiştir.

Kitabın başında naşiri, Meryem Cemile’nin hayatından söz etmektedir. Buna göre, Meryem Cemile okuma konusunda doyumsuzdur (insatiable/nehm). Bu tanım Gazali gibiler için de kullanılır. Gerçekten de doyumsuz bir biçimde okumuşlar ve bu onların derin birikimlerini biçimlendirmiştir. Müslüman olmasında Marmaduke Pickthall’ın Kur’an meali etkili olmuş ve onda İslam’a dönük olarak yeni ve derin ufuklar açmıştır. Onu etkileyen ikinci isim ise Muhammed Esed’dir ve özellikle de Road to Mecca/Mekke’ye Giden Yol ve Islam at the Crossroads/Yoların Ayrılış Noktasında İslam kitapları ruhunda fırtınalar koparmıştır. Kaderi, farklı dönemlerde olsa da Muhammed Esed ile Pakistan’da kesişmiştir. Müslüman olmasında Muhammed Esed’in etkisine paralel olarak belki Pakistan’a yerleşmesinde de yine Muhammed Esed’in tesiri ve öncü rolü vardır.

Hayatında ilginç kesitlerden birisi, hastalığında okuması ve hidayete ön yolculuk yapması gibi, kitaplarını da genelde hamilelik dönemlerinde yazmasıdır. Olağanüstü dönemler onun için hem fiziki hem de manevi doğum anları olmuştur.

A Great Islamic Movement In Turkey/Türkiye’deki Büyük İslami Hareket başlıklı kitabında Hutbe-i Şamiye’de dile getirilen Müslümanların iç hastalıklarına temas ediyor ve ümmetin hastalıkları bağlamında istibdat ve egoizmi saydıktan sonra; Arap-Türk Birliğinin, İslami rönesansın ve İslam medeniyetinin yeniden parlamasının, palazlanmasının nüvesi olacağını ve İslam medeniyetinin Batı medeniyetinin yerini alacağını yazmasıdır. Böylece Bediüzzaman’ın istikbale dair müjdelerini nazara vermiş oluyor. Risale-i Nur’la ilgili bir iki gıptası vardır. Bu inanılmaz yayılma istidadı ve potansiyelidir. Adeta Risale-i Nur İslam’ın yayılma potansiyelini günümüze yansıtmıştır. Suyun inbisat kanunu gibi İslam’ın da en olmaz şartlarda yayılma kanunu vardır. Meryem Cemile, mutlak istibdat altında Risale-i Nur hareketinin nasıl yayıldığını taaccüple (hayretle) anar ve takdir eder. Risale-i Nur’la alakalı ikinci hayranlığı, ondaki iman ve ahiret vurgusudur. Meryem Cemile’yi İslam’a getiren husus da Batı’da gördüğü bu eksikliktir. Bu anlamda İslam modern çağın ihtiyacı ve iksiridir. En temel mesele iman ve ahiret aşısıdır.

Arap Baharıyla birlikte galiba Müslümanlar olarak yeniden dirilmenin vakti geldi. Müjdeler gerçeğe dönüşüyor. Hasan el Benna’nın ifadesiyle; dünün hayalleri bugünün gerçekleridir. Bugünün hayalleri ise geleceğin hakikatleridir. Bediüzzaman’ın dediği gibi, hayaller hakikatlerin çekirdeğidir.