TR EN

Dil Seçin

Ara

İki Fırıncı / Tarih Öyküsü

İki Fırıncı / Tarih Öyküsü

Behlül Dânâ, birgün kardeşi Halife Harun Reşid’den bir görev istedi. Harun Reşid de ona çarşı pazar ağalığını (denetim sorumluluğu) teklif etti. Bunu kabul eden Behlül hemen işe başladı ve ilk olarak bir fırına gitti. Birkaç ekmek tarttı, fakat hepsi normal gramajından eksik çıktı. Bunun üzerine Behlül Dânâ fırıncıya sordu:

“Hayatından memnun musun; geçinebiliyor musun; çoluk çocuğun, aile huzurun iyi mi?” Ancak fırıncı bütün sorulara olumsuz cevaplar verdi. Memnun olduğu hiçbir şey yoktu.

Behlül birşey demeden oradan ayrıldı ve bir başka fırına gitti. Orada da birkaç ekmek tarttı ve gördü ki bütün ekmekler olması gerekenden daha ağır geliyor. Behlül, aynı soruları bu fırının sahibine de sordu, ama bu sefer her soruya olumlu cevap aldı.

Behlül Dânâ, oradan da ayrılıp doğru Harun Reşid'in huzuruna çıktı ve yeni bir vazife istedi. Bu işe meraklanan Harun Reşid, “Behlül az önce bir vazife almıştın, ne çabuk bıktın?” dedi.

Behlül Dânâ ise sebebini şöyle açıkladı:

“Efendimiz çarşı pazarın ağası varmış. Benden önce ekmekleri tartmış, işleri değerlendirmiş, herkes de hesabını ödemiş, bana ihtiyaç kalmamış.”

Devlet çarşıyı başıboş bırakmıyor, herşeyin sahibi Allah kendi haline terkeder mi? Aslında herkes iyilik olsun, kötülük olsun, yaptıklarının karşılığını ahirete kalmadan daha dünyada görmeye başlıyor. Behlül Dânâ’nın yaşadığı olay da bu gerçeği yansıtan bir ayna olarak sayfalarda yerini böylece almış bulunuyor.