“Peygamberimiz en üstün insan, hem de cennetlik. Şu halde niçin salâvat getiriyor, ona niye dua ediyoruz, ihtiyacı yok ki...”
Evet, şahsı bakımından duamıza ihtiyacı yok. Rabbin en sevgili kulu. Fakat o yalnız kendini düşünmüyor ki. Ümmetinin sonsuz saadetiyle yakından ilgili. Herkes mahşerin dehşetini görünce “Nefsim! Nefsim!” derken, o “Ümmetim! Ümmetim!” der. Geçmişte demiş, gelecekte de diyecek.
Kendisine inananların başına geleceklerden kaygı duyar. Ateşten kurtulmalarını, cennete girmelerini ister. Bir ömür bunun için çalışmış. Bu vazifesi diriliş ve hesap gününde de devam edecek. Nice insanlar onun şefaatiyle ateşten, azaptan kurtulacaklar, ebedi cennete girecekler.
Gerçi onun şahsi makamı çok yüksektir, kuşku yok. Ancak, ona inanan sayısız mümin var. Kıyamete dek tüm zamanlarda yaşayan milyarlarca insan... Bunların sonsuza dek cennete girmelerini arzu ediyor. Cehenneme girmelerinden kaygı duyuyor. Böyle merhametli bir zat, ümmetine daha ziyade yardım edebilmek için elbette hadsiz salâvata ihtiyaç duyar. Ve bu sınırsız dualara layıktır.
Biz, dualarımızla onun makamının artmasına vesile olmaya çalışıyoruz. Aslında kendimiz için yatırım yapıyoruz. Onun manevi servetini artırıyoruz ki, bizim şiddetle ihtiyaç duyacağımız günde bize daha çok yardım etsin.
Sözün kısası, inananların yakarışları sebebiyle gelen ilahi merhamet, yine onların affı için kullanılacak. Cehennemden kurtulmalarına, cennete girmelerine vesile olacak. Cehenneme girenlerin azaplarını hafifletecek. Cennete gidenlerin makamlarını artıracak. Bir de bu açılardan bak salâvat meselesine.
Hem de, bizim hak dini tanımamıza vesile olan, bize vahyi getiren, dinin yayılması için olanca gücünü harcayan böyle bir zata dua etmek insan olmanın bir gereği. Kendimize hiçbir yararı olmasaydı bile, bir teşekkür olması için yine de ona dua etmeliydik!
Zerratı kainat adedince salat ve selam olsun o serveri kainata!