TR EN

Dil Seçin

Ara

Dut Ağaçları / Dostluk Öyküsü

Dut Ağaçları / Dostluk Öyküsü

Bazı güney bahçelerinin ulu dut ağaçları olur; zamanında bir orduya yeter; ne toplayan, ne yiyen, ne kaynatan vardır.

Bununla beraber, kesmezler, ilişmezler. Bu ulu ağaçlar, asmalara çardak olarak, diledikleri gibi büyürler; boy verir, dal verir, gölge verirler.

Dut ağacında üzüm yiyebilirsiniz; “duta asma çubuğu aşılanmış” diyebilirsiniz.

Ağaçlara, su yürüdüğü mevsim, ikisinin de yaralarından damlayan sular bazan yerde, bazan yere düşmeden birbirine karışmış; asmayla dut kan kardeşi olmuştur.

Hangisinin yemişi dut, hangisinin üzüm; bilemezsiniz... Ve kuşların gagasında iki tat birbirine karışır, bir tat olur.

Sonbahar gelince yerde yapraklar, beraber sararırlar; birlikte doğanlar birlikte ölmenin zevkine de ererler.

Dut, gövdesine sımsıkı sarılan asmadan memnundur ve asma bir canlı çardağa sarıldığını bilir; mesuttur. Böylece yaşarlar.. dut bahtiyar, asma bahtiyar.

Ne birinde büyüklük, ne ötekinde asalet iddiası vardır. Bir uyuşma, bir anlaşma örneği olarak kalacaklardır.

Asma kolları kesilmedikçe duttan ayrılmaz... Ve duttan kesilecek bir dal, asmadan parçalar götürür.

Biz, aynı toprağın, aynı köklerin çocukları, bir dutla bir asma kadar da olamaz mıyız?