Göklerde bir zerre idim. Döner dolaşır, kimi zaman aylak takılır kimi zaman birbirinden güzel seyahatler yapardım yeryüzüne. Yine böyle bir günde dönüp dolaşırken yalnız başıma, koskoca bir kümülüsün içinde buldum kendimi. Tamam dedim, yine yol göründü bize. Heyecan bastı birden. İşte yepyeni bir macera daha, başladım hayaller kurmaya. Gerçi çok da umutlanmak istemiyordum. Bazen dönüş biletinin tarihi pek bir yakın oluyordu. Ama ne yalan söyleyim, bu sefer uzun kalmaktı isteğim.
Ben bunları düşünürken manzara yavaş yavaş netleşmeye başladı. Evet evet, bir okyanusa karışmayacağım garanti idi. O an için gördüğüm tek renk yeşildi. Sanki bu sefer olacaktı bu iş. Yeşil ve yeşilin binlerce tonu. Aman Allah’ım bu ne güzellikti böyle. Uzun zamandır beyazların içindeydim. Hasret kalmıştım yeşile. Çamların kokusu bir duman gibi tütüyordu gökyüzüne. İçime çektikçe büyüdüm sanki. Büyüdükçe daha bir parladı üzerimdeki ışık. Heyecanlıydım, hem de çok. Neler olacaktı acaba?
Bir çiçekle mi buluşacaktım yoksa toprakla mı? Ya da bir insanla… aah ah… işte o zaman yol da yolculuk da bir başka olurdu.
Tatlı bir rüzgâr esti birden. Öyle yavaş süzülüyordum ki.. güneş şimdiden gökkuşağının habercisiydi. Mevsim bahar olmalıydı. İlkbahar… Seni ilk gördüğüm anda anlamıştım bunu. Bir insanı ancak nisan yağmuru çocuklar gibi sevindirebilirdi böyle. Ve bahar, ilkbahar.
En iyi ihtimalle şemsiyenden ya da saçlarının arasından akıp giderim diye düşünüyordum. Ama öyle bir sürpriz yaptın ki o an bana. Elindeki şemsiyeyi çimenlerin üzerine bırakıp başını göklere çevirdin. Kapadın gözlerini, başladın dönmeye. Gülümsüyordun. Ve ben gülümsüyordum... Bu inanılmazdı benim için. Bir anda her şey değişti. Sen gülümserken süzülüverdim dudaklarından ben. İnanamıyordum gerçekten. İlk defa bir insanla kesişmişti yolum. Öyle merak ediyordum ki neler olacağını. Nasıl biriydin acaba? Neler olabilirdi(m)…
Meselaaa…
Tebessüm olup yüzünden uçabilirdim.
Bir yaş olup gözünden akabilirdim.
Hücre olup yıllarca durabilirdim.
Gözlerinden dünyayı seyredebilirdim.
Ama ben seni tanıdıkça…
Sanat olup hayalinde dolaşmak istedim.
Hayalinden parmaklarına geçmek istedim.
Parmaklarından o tabloya akmak istedim.
O tablonun içinde kalmak istedim.
Nokta olup tarihe karışmak istedim.
İstedim, istedim…
Ve oldu…
Bu biçare zerre mutlu sona kavuştu. O meşhur tablonda bir nokta oldu. Her gün üzerinde gezinen apayrı gözlerle buluştu. Ve yıllar boyu onlarla seni konuştu.