TR EN

Dil Seçin

Ara

Tohum Ve İnsan

İnsan kalbini bir tohuma benzetebiliriz. İnsanın manen gelişmesi için su hükmünde olan hidayet nurunun ve bilgisinin insanın kalbine girmesi gerekir.

 

Bir tohumun çimlenmesinde ilk aşama tohuma suyun girişidir. Topraktaki su, tohum kabuğu tarafından emilir ve kabuğu geçen su, tohumun embriyosuna ulaştığında çimlenme faaliyeti başlar. Fakat tohum kabuğu suya karşı geçirimsiz ise su giremez, dolayısıyla tohum çimlenemez ve o tohum toprakta çürür. Bitki olma imkânını kaybeder. Böyle suyu geçirmeyen tohumları çimlendirmek için kabuğunu çizmek, zımparalamak, üzerine asit dökmek, soğuk ve sıcak şoklarına maruz bırakmak gibi işlemlerden geçirilir. Buna rağmen çimlenmeyen tohumlar vardır.

İnsan kalbini de bir tohuma benzetebiliriz. İnsanın manen gelişmesi için su hükmünde olan hidayet nurunun ve bilgisinin insanın kalbine girmesi gerekir. Eğer bir insan, kalbini Yaradanını bilme ve sevme duygusuna kapatmışsa hidayet nuru o kalbe girmez ve o insan manen inkişaf edemez. Dolayısıyla hakiki insan yani mü’min olma mertebesine ulaşamaz.

...

Tohumun embriyosu onun kalbi hükmündedir. Embriyo, tohumun içinde toplu iğne başı kadar hatta bazı tohumlarda gözle görülemeyecek kadar bir yer işgal eder. Embriyodaki hücrelerde tohumun ait olduğu bitkinin genetik programı arşivlenmiştir. Suyun girişinden sonra embriyodaki programa göre büyüme başlar ve önce kök sonra da gövde izn-i İlahi ile tohum kabuğunu çatlatarak dışarı çıkarlar. Bundan sonra kök aşağıya gövde ise yukarıya doğru sevk-i İlahi ile büyütülmeye devam ederler. Gövdenin toprak altından yeryüzüne çıkmasına kadar devam eden büyütülmesi sırasında gerekli olan enerji tohumda önceden depolanmış olan sınırlı miktardaki nişasta ve protein gibi maddelerden sağlanır. Fazla derinde bulunan bir tohumun deposundaki enerji maddeleri gövdenin toprak üzerine çıkmasından önce tükenir ve o tohum çimlenmiş olsa bile tam bir bitkiye dönüşemeden yarı yolda kalır.

Bir bitki için onun tohumunun toprak altındaki sınırlı büyümesi ne ise bir mü’minin dünyadaki manevî gelişimi de öyledir. Bu durum ahirette cennetteki terakki ile mukayese edildiğinde böyledir. Çünkü cennetteki terakki dünyadaki gibi sınırlı değil süreklidir. Ancak cennetteki terakkinin derecesi mü’minin bu dünyadaki manevi gelişimine bağlı olacaktır. Toprak altında çimlenmeyen veya çimlendiği halde yeterli gövde büyümesi gösteremeyen tohum toprak üzerine çıkıp güneşten ve yeryüzünün havasından ve ikliminden istifade edemediği gibi, dünyada Allah’a ve cennete inanmayan ve bu yolda çalışmayan birisi ahirette Allah’ın nurundan ve cennetin güzelliklerinden istifade edemeyecektir.

...

Çimlenen tohum karanlık ve dar toprak âleminden aydınlık ve geniş yeryüzü âlemine yükselir. Burada güneşe muhatap olur. Onun ışığından istifadeyle yapraklarında fotosentez yaptırılır. Ondan sonra öyle hızlı büyür ve gelişir ki, topraktaki büyümesi buna kıyasla bir hiç kalır.

Toprakta çimlenen tohumdan çıkan gövde ne kadar kalın ve güçlü olursa ve topraktan çıkana kadar zararlı böcekler ve mikroplar tarafından hasar görmezse yeryüzüne çıktıktan sonra o kadar hızlı ve iyi gelişme gösterir. 

Tohum için toprak âlemi ve toprakta tohumun açılarak kök ve gövdeye dönüştürülmesi insanın bu dünyadaki manevi inkişafına benzediği gibi, toprakta büyüdükten sonra yeryüzüne çıkan gövdenin burada güneşe muhatap olmasından sonraki hızlı büyümesi ve yaprak, çiçek ve meyve vermesi de insanın cennetteki manevi gelişimine benzemektedir.

Dünyada Allah’ı tanımada terakki eden ve zararlı böcekler hükmündeki şeytanların saldırılarına ve nefis mikrobuna yenik düşmeyen bir mü’minin cennetteki güzellikleri görüp tefekkür etmekle ve Cemâl-i İlahi ile müşerref olmakla meydana gelecek terakkisi, dünyadaki ilerlemesine nispetle çok büyük olacaktır. Cennette mü’minler Cemal-i İlahinin nurundan öyle feyz alacaklar ki, bu terakki her muhatap olmada farklı boyutlarda devam edecektir.

Ancak dünyadaki yaşanılanlar ve yapılanlar cennetteki terakkiyi ve cennetten istifadenin derecesini etkilediği için önemlidir. Bu yüzden dünyanın cazibedar fakat aldatıcı güzellikleri ve gayrı meşru heveslerinin, bizi manevî gelişimimizden alıkoymaması için dikkatli ve tedbirli olmalıyız. Marifetullahta terakki etmenin yollarını aramalıyız.