Saadet Çağı’ndan gelen hediye,
Bir haber... garîp...
Dinle: “Setüftehul Kostantıniyye...”
“Ve Fethun Karîb!”
Ezelden bu mev’ud sehere âşık
Secdede her sur...
Ve ışık ötesi gölgesiz ışık;
“Nûr-un alâ Nûr”
Son Resûl, son kıble... yön artık tamam,
Ve resm-i küşâd;
Yirmibir yaşında bir güzel imam!
Ayasofya şâd...
Onda fetihlere yol veren sırlar,
Ölçü ve buud...
Ezanlarla mesrûr uzun asırlar,
Namazla mes’ud...
Derken, bir soğuk yel!.. taş taş donukluk,
Kaskatı burçlar...
Mazgallar mehtersiz, ne ses, ne soluk
Bomboş avuçlar...
Sanma ki, geceler sürüp gidecek
“Kandiller katran”
Artık vâde tamam, “çile” bitecek
Dönmede devran...
Her “zorluk”tan sonra “kolaylık” elbet...
İlâhî vaad!
Zulmet’ten sonra Nûr! Ezelî nöbet,
Saat bu saat!
Surlar ağarıyor, özlenen sabah!
“Ayağa kalkın!”
Sefer vakti... “Has dur! Haydi yâ Allah!”
Ve fetih yakın!