TR EN

Dil Seçin

Ara

Corona'dan Sakınalım Fakat Başka Bir Virüs Daha Var!

Corona'dan Sakınalım Fakat Başka Bir Virüs Daha Var!

Corona (Covid 19) virüs salgınının başladığı Mart ayından Haziran ayına değin üç ay kadar evden çıkmadım diyebilirim. Kampüste, lojmanda oturduğumuz için evden çıksam da kampüsten çıkmadım. Kampüste öğrenci olmadığı için kalabalık bir ortam zaten yoktu. Dolayısıyla fazla bir risk ile karşılaşmadım. 

17 Temmuzdan itibaren bir ay izne ayrıldım. Hem baba ocağını ziyaret edip sıla-i rahim sevabı kazanmak, hem de cennet vatanımızın değişik yerlerini gezerek tefekkür sevabı almak niyetiyle yola çıktık. Ve zaman zaman şartlar gereği kalabalık ortamlara girmek durumunda kaldık. Ama devletimizin uymamızı istediği üç kurala elimizden geldiğince uymaya çalıştık. Maske takmak, güvenli mesafeyi korumak ve elleri sıkça sabunla yıkamak.

Biz bu kurallara uymaya çalıştık ama uymayanların da çok olduğunu gördük. Biz hiç aksatmadık diyemem. Az da olsa farkında olmadan veya unutarak bizim de uymadığımız zamanlar oldu. Ama hatırlar hatırlamaz hemen maskemizi taktık ve ne olur ne olmaz diyerek bağışıklık sistemimizi güçlendirecek şeyler yedik. Sarımsak, zencefil, zerdeçal, çörek otu bunların başında geliyordu.

Covid 19 virüsü, çoğunlukla solunum yoluyla akciğerlere yerleşiyor. Burada çoğaldıktan sonra vücudun kalp, beyin ve böbrekler gibi hayati organlarına yayılıp sonuçta çoklu organ yetmezliğine ve ölüme sebep olmaktadır. Şahısta önceden kronik bir rahatsızlık varsa bu süreç çok daha hızlı olmaktadır. 

Eğer erken safhada tespit edilerek tedavi uygulanmışsa kurtulma şansı bulunmakla birlikte vücutta kalıcı hasarlar da bırakabilmektedir.

Maddi dünyamızda cereyan eden bu olaylar bana manevi hayatımızı hatırlattı. Canlı mı cansız mı olduğu bile bilim dünyasında hala tartışmalı olan gözle görülemeyecek kadar küçük bir virüsle olan bu sınavımız bana günahlarla olan sınavımızı hatırlattı. 

Kaç sene yaşayacağımız belli olmayan geçici bir dünya hayatını tehdit eden bu virüsten çekinip bu kadar tedbirler alıyoruz. Acaba geri dönüşü olmayan bir ebedi hayatı tehdit eden günah virüslerine karşı daha çok tedbirler almamız gerekmez mi? Diyerek kendi nefsime sordum.

Maske, mesafe ve temizlik ile Covid 19 virüsünden korunmaya çalışıyoruz. Aynen öyle de, günah virüslerine karşı da korunma ve savunma çareleri vardır. Öncelikle günah virüslerinin yoğun olduğu yerlere girmemek tedbirlerin başında gelir. Çünkü risk barındırıyor. Şayet girme durumu söz konusu ise Allah’a sığınıp yani istiğase maskesini takıp öyle girmek gerekir. Bu sırada günah odaklarıyla olan güvenli mesafeyi korumak gerekir. Yine de günah virüsü bulaşmış olma ihtimali olduğu için, bolca tevbe-istiğfar sabunuyla yıkanıp temizlenmek gerekir. 

Hadis-i Şeriflerde bildirildiği üzere işlenen her bir günah kalpte bir siyah leke bırakır. Günahların sayısı arttıkça lekeler çoğalır ve kalbi tamamen kaplayarak karartır. Artık o şahsın kalbi doğru yolu göremez. Çünkü manevi farlarını tamamen günah kirleri kapatmıştır. Peygamberimiz “Ben günde en az yetmiş defa tevbe istiğfar ederim” buyurmuştur. Her tarafı günah virüslerinin sardığı bugünün şartlarında bizim her gün kaç defa istiğfarda bulunmamız gerektiğini artık varın siz hesaplayın!

Bu hususta Bediüzzaman Hazretleri de şöyle der: “Evet günah kalbe işleyip, siyahlandıra siyahlandıra tâ nûr-u imanı çıkarıncaya kadar katılaştırıyor. Her bir günah içinde küfre (imansızlığa) gidecek bir yol var. O günah istiğfar ile çabuk imha edilmezse, kurt değil, belki manevi bir yılan olarak kalbi ısırıyor.”

Günah virüslerine karşı manevi bağışıklığımızı güçlü tutmak için de başta Kur’anımız olmak üzere, imanı kuvvetlendiren eserleri sıkça okumak ve tefekkür etmek yani manalarını aklımıza ve kalbimize sindirmek gerekir. 

Rabbim hepimizi hem Corona virüslerden hem de günah virüslerinden korusun! Amin.