TR EN

Dil Seçin

Ara

Hadis Notları

‘HAYIRLI GENÇLER’E NASIL YAKLAŞMALI?

“Size hayırlı gençleri tavsiye ederim.

Çünkü, onların kalbi daha incedir.

Allah beni doğrulukla ve müsamahayla gönderdi.

Bana gençler yanaştı, ihtiyarlar muhalefet etti.”

 

Risalet ve tebliğ ile birlikte yol ikiye ayrılmıştı. Ya karanlığın ya aydınlığın peşinden gidilecekti. Lakin, Arap yarımadasında yüzyıllardır biriken cahiliye tortusu, ihtiyarlamış akıl ve kalpleri son derece katılaştırmıştı. Uzun süren susuzluk, çoğu yaşlı ruhta tedaviye kabiliyeti kalmamış çoraklaşmalara yol açmıştı. Pek çoğu Mekke’nin söz sahibi liderleri durumunda olan ihtiyarlar, yaşayışlarını ve alışkanlıklarını değiştirme eşiğinden adım atamamakta, eski halin devamına çalışmayı, neredeyse ilahi bir görev saymaktaydı. Tek istedikleri, nasıl geldiyse öyle gitsindi.

Fakat öte tarafta hakikatin ışığına duyarlı gençler İslamiyet güneşine sinelerini alabildiğine açtılar. Ölüden diriyi, diriden ölüyü çıkaran Allah, yüzünü cehenneme dönmüş kimselerin gövdelerinden cennet çiçekleri açtırdı. Gençler, Allah Resulü’nün etrafında, ışığa koşan pervaneler gibi toplandılar ve cahiliyenin henüz üzerlerine sinmemiş kokusundan ve tortusundan bütün bütün arındılar.

Gençlerin İslam’a böylesine çarçabuk ve sağlam bir şekilde intibak etmesi, selim fıtratlarından ileri geliyordu. Efendimizin (asm) buyurduğu gibi, onların kalbi inceydi.

Ama iş sadece bununla bitmiyordu. Kalbi ince olan bu ‘hayırlı’ gençlere doğru bir tarzda yaklaşmak da gerekiyordu. Gençleri cezbeden şey hem doğruluk hem de kendilerine müsamahayla yaklaşılmasıydı. Bunlar da Efendimizde fazlasıyla vardı.

Çünkü o, hakikati bir bütün olarak yaşayan, inandığını sadece konuşan değil, aynı zamanda yaşayan biriydi. Sözünde yalan, sesinde tereddüt yoktu. Küçük hesaplar peşinde olmadığı, bir ücret talep etmeyişinden ve kendisine teklif edilen en yüksek payeleri hiç tereddütsüz reddetmesinden belliydi. Kendisine yönelen yüz, kime ait olursa olsun, aynı dikkat ve önemseme duygusu içinde yaklaşıyordu.

Özellikle çocukları ve gençleri masum bildiği için, onları hiçbir konuda suçlamıyor ve yargılamıyordu. Temel eğitim anlayışında, kınama yoktu; sadece güzel örnek olmak, hatırlatmak ve takip etmek vardı.

Gençler onda engin bir şefkat, müsamaha ve sonsuz bir cesaret örneği görüyordu. Hz. Peygamber (asm) onlara hem hakikatle geliyor, hem hürriyet tanıyor, hem hatalarına müsamahayla yaklaşıyor, hem istikamet kazandırıyor, hem cesaret aşılıyor, hem de ebedi bir hayat vaad ediyordu. İşte, cahiliye bataklığından, Saadet Çağı’na varılan yol, bu yoldu.

Dolayısıyla, hangi zamanda yaşarsa yaşasın, bu örneğe bakan Müslümanlar gayet iyi bilir ki, hiçbir toplum sonsuza kadar karanlıkta kalamaz. Kişiler için olduğu kadar toplumlar için de daima umut vardır. Önemli olan, o toplumun gençlerine doğru bir şekilde yaklaşabilmektir.

Yalnız, hadisteki ‘hayırlı gençler’ ifadesine de dikkat edilmelidir. Buradan, gençlerin tamamının hayırlı olmadığı kadar, yaşlıların tamamının da hayırsız olmadığı sonucu çıkarılabilir. Dolayısıyla, bu bağlamda toptancı bir yaklaşım doğru olmaz.