TR EN

Dil Seçin

Ara

Neden Affetmeli ve Bağışlamalıyız?

Neden Affetmeli ve Bağışlamalıyız?

Bir insanı bağışlamak büyük bir özgürlüktür. İçinde kin biriktiren insan, sırtında bir çuval yük taşıyan kimseye benzer ki; bu insanın özgürlüğü, taşıdığı yükün etkisiyle kısıtlanmıştır.

Affetmek, Özgürlüktür…

Bir insanı bağışlamak büyük bir özgürlüktür. İçinde kin biriktiren insan, sırtında bir çuval yük taşıyan kimseye benzer ki; bu insanın özgürlüğü, taşıdığı yükün etkisiyle kısıtlanmıştır. 

Bunun gibi, kötülük gördüğü insana karşı kızgınlığı hep aynı dozda olan kimsenin de, ruhsal manada hareket serbestisi bozulmuştur. Fakat yükünü atan, yani içindeki intikam duygusunu yenebilen kişi hürriyetine kavuşmuştur. Bu hürriyet, kişinin strese bağlı olarak gelişen birçok hastalığı atmasına ve kendisiyle daha barışık, daha mutlu yaşamasına imkân tanır. 

Affetmek aslında bir yönüyle de karşı tarafa senin dostunum, senin için bir hakkımdan ve iddiamdan vaz geçiyorum demektir. Bu yaklaşım karşı tarafta dostluk duygularını uyandıracağı gibi düşmanlığı azaltır, böylece aile ve sosyal barışa da katkı sağlar.

 

Bağışlamanın Biyolojik Boyutu…

Affetme ve öç alma gibi insan tabiatının önemli boyutlarını oluşturan bu iki duygu, herkesin psikolojik doğasında mevcuttur. Bu konuyla ilgili klinik alanda yapılmış binin üzerinde araştırma vardır. İncelemelerin sonucunda, negatif duyguların kişinin psikolojisine ve fiziksel sağlığına zarar verdiği ortaya çıkmıştır. 

Bu kötücül duygular, insanda baskı oluşturmakta ve bu da zamanla tansiyonun yükselmesine, kalpte ritim bozukluklarına, hormonal değişikliklere, unutkanlık gibi farklı hastalıklara sebep olmaktadır. Öfke ve kinin devamlı olması, kortizol hormonunun uzun zaman salgılanmasına sebep olur ki; insanın stres seviyesinin yükselmesine neden olan bu durum, bağışıklık sisteminin bozulduğuna işaret eder.

Bağışıklık sistemindeki tahribat, insanın hastalıklara karşı direncini azaltır. Kişi affedemediği zaman, tıpta slogan şeklinde söylenen, “stres, immun supresyon (baskılama) yapar” kuralının gerçekliğine tanıklık ederiz. Bu bilimsel doğru, bizim bağışlayıcılığımızın bağışıklık sistemimizi sevindirdiğini gösterir.

 

İnsanın Ruhsal Durumu Ve Sağlığı

Newsweek Dergisi’nin, 2004 senesi Eylül sayısında yer verdiği bir çalışmada; alerjinin duygular ve psikolojik tepkilerle ilgili boyutu ele alınmıştır. Ve sonuçta alerjinin, reaksiyonların bedene yansıması olduğu ortaya çıkmıştır. Yine bu çalışmada, alerji tedavisinde kişinin ruh halinin de önem kazandığı tespit edilmiştir.

Yapılan deneylerde, çay yaprağının ciltte kızarıklığa ve kaşıntıya sebep olduğu denekler kullanılmış; deneklerin gözleri kapatılarak sağ kollarına çay yaprağı, sol kollarına ise başka bir bitkiyle dokunulacağı söylenmiştir. Gözü kapalı olan deneklerin sağ kollarına yaprak konulmamasına rağmen reaksiyon meydana geldiği, sol kollarında ise herhangi bir tepki olmadığı belirlenmiştir. Deney sonucunda doktorlar, deneklerin söylenen kolun tersine, sol kollarına çay yaprağının dokunduğunu açıklamışlardır. Bu durum, telkinle alerjinin farkını göstermektedir. 

Hipnotik transa girmiş bir kişiye “koluna kızgın demir dokunduracağım” diyen uzman, hastanın koluna parmağını dokundurmasına rağmen kolun o bölgesinin su topladığı görülmüştür. Bu deneyler, vücudumuzu beynimizin yönettiğinin en büyük işaretidir. Her organ, her duygu beynimizde temsil edilmektedir.

İşte bu kötücül duygulardan hem psikolojimize hem de biyolojimize zarar vermemek üzere kurtulmamız gerekiyor.

2021 yılı, bu duygularımızdan arındığımız, aile ve sosyal barışa katkı sunduğumuz bir yıl olması temennileriyle…