TR EN

Dil Seçin

Ara

Makineler Dünyaya Hakim Olduğunda...

Makineler Dünyaya Hakim Olduğunda...

Satır Arkası

 

 

Çevrenizde günün yirmi dört saati sürekli tıkırdayıp duran makineler ürkütmüyor mu sizi? Beni ürkütüyor. Steve Wozniak’ın söylediklerini okuduktan sonra daha da ürktüm.

Kim Steve Wozniak? Isırılmış elma logolu malum küresel bilişim markası Apple’ın kurucu ortaklarından biri. Ne demiş peki makineler hakkında: “Onları hayatımızın o kadar büyük bir parçası haline getirdik ki, şimdi artık çıkartamıyoruz. Bizim işlerimizi makineler yapmaya başladığı zaman bize pek ihtiyaç kalmayacak ve bunu değiştiremeyeceğiz, onları asla kapatamayacağız.”

Tüylerimizi diken diken etmesi, saçlarımızı dimdik ayağa kaldırması gereken bir kara projeksiyon bu aslında. Ama izlediğimiz korku ve gerilim filmleri yüzünden böyle irkiltici insanî tepkiler veremiyoruz artık böyle durumlarda. Sinirleri alınmışçasına “Yaa öyle mi?” deyip meseleyi geçiştirenler olacaktır ya da “Hay Allah, ne kötü!” gibi laf olsun diye hatır tepkisi koyanlar... Hayatın derdest ediliyor oluşuna dair nice alametler belirmiş olsa da; buna tepki koyacak pek kimse kalmadı etrafta dostlar!

Ne anlatabilirsin bu adamlara? “Bak birader, makineler hayatı ele geçiriyormuş! Hemen bir şeyler yapmalıyız!” diye çekiştirsen, aklına ilk çare olarak ya yeni bir yazılım ya da ucuzundan bir virüs programı gelecek adamlardan sözediyoruz nihayetinde.

Mesele şu ki makinelerin hayatımızı ufak ufak elimizden alıyor oluşu gibi bir dert yok şu günün insanlık gündeminde pek. Aksine, makineleri elinden alınsa hayatı kayacak bir tipoloji hakim zamanın demografik haritalarına. Bilgisayarı, modemi, cep telefonu, bulaşık makinesi, park sensörü, hd kamerası, şusu busu olmadan nasıl yaşanacağını bilmeyen yarı android bir canlı türü... Bir tür dijital köle...

Fişleri tak, şarjları fulle, düğmeye bas, sinyalden sonra mesaj bırak, gelen mesajları cevapla, kaydet, sonra durdur, sonra tekrar izle, programla, hafızaya al, resetle, check et, yükle, paylaş, indir, bindir, koştur ha koştur! İşte hayat bu! Bu zamanın insanı için saadet bu koşuşturmacadan ibaret! Abarttım mı? Ne münasebet! İndirin şalteri ve gözleyin üç adımda nasıl depresyona girdiklerini!

Burada anlattığımız zamane insanıdır. “İnsan”ın da “insanlık”ın da bütün bunlarla zerre kadar ilgisi yok. Kalbi olanla, kalp olan nasıl bir olur!