TR EN

Dil Seçin

Ara

Bedenimizdeki Ordular: Bağışıklık Sistemimiz

Bedenimizdeki Ordular: Bağışıklık Sistemimiz

İnsan vücudu çok odalı bir saraya benzer ki bu sarayda yaklaşık 38 trilyon hücre adı verilen odacıklar vardır. Bu odacıkların da 200 çeşidi vardır. Hücreler özel bir kasıt ve irade ile bir araya getirilerek organ veya uzuv denilen yapılar oluşturulmuştur. Ayrıca vücudun noksansız, hatasız ve tam bir organizasyon içinde çalıştırılması için özel görevli sistemler de kurulmuştur.

İnsan vücudu çok odalı bir saraya benzer ki bu sarayda yaklaşık 38 trilyon hücre adı verilen odacıklar vardır. Bu odacıkların da 200 çeşidi vardır. Hücreler özel bir kasıt ve irade ile bir araya getirilerek organ veya uzuv denilen yapılar oluşturulmuştur. Ayrıca vücudun noksansız, hatasız ve tam bir organizasyon içinde çalıştırılması için özel görevli sistemler de kurulmuştur.

Bağışıklık sistemi bunlardan biridir ve bugün Covid-19 virüsünün dünyada açtığı yaralar nedeniyle yeniden güncel hale gelmiştir. Aşılar, İmmün serumlar, virüslere etkili ilaçlar ve bağışıklık sistemini güçlendiren gıdalar herkesin konuştuğu, yakından ilgilendiği konular olmuştur.

Hepimiz biliriz ki kan damarlarında dolaşan kırmızı renkli sıvıya kan adı verilir ve vücut ağırlığının %8’i kandan oluşur. Erkeklerde yaklaşık 5-6 litre, kadınlarda ise 4-5 litre kadar kan bulunur. Kan dolaşımında temel olarak 3 ana grup hücre bulunur. Bu hücrelerin hepsi kemik iliğinde yaptırılır ve dolaşıma verilir. Bunlar: 

1- Oksijen taşınmasında görevli kırmızı kan hücreleri yani eritrositler. 

2- Kan pıhtılaşmasında görevli pulcuk olarak bilinen hücreler yani trombositler. 

3- Mikroplarla karşı savaşan beyaz kan hücreleri yani Lökositlerdir.

 

 

VÜCUDUMUZUN GÜVENLİK GÖREVLİLERİ

Çok çeşitli bağışıklık sistemi hücreleri vardır. Bunlar bir ülkenin savunmasında görevli emniyet görevlisi ve askerlerine benzerler. Jandarma, topçu, tankçı, piyade, komando, sualtı komandosu, savaş pilotu gibi nasıl farklı savaşçılar varsa, insan vücudundaki bağışıklık sistemi hücreleri de bunlara benzetilebilir.

Bağışıklık sistemi doğuştan verilmiş olan ve kazanılmış sistem olarak ikiye ayrılır. 

Bu savunma sistemlerinden en etkilisi olan kazanılmış bağışıklık sistemi, çeşitli hücrelerden oluşmaktadır. Bu hücreler yani Lökositler; bazofil, nötrofil,  eozinofil, monositler ile lenfositlerden (T-Lenfosit ve B-Lenfosit) meydana gelmiştir. Bunlar, parmaktan/damardan alınan kanın tetkik edilmesi ile ölçülebilir ki, buna tam kan sayımı (hemogram) denir. Yenidoğanlar, bebekler, çocuklar ve yetişkinlerde kan hücrelerinin normal sayıları farklı farklı olur.

Bu hücrelerden biri olan B-lenfositler, antikor denilen maddeler üreterek vücudun sıvısal savunmasını gerçekleştirmekle görevlendirilmiştir. Çeşitli antikorlara sahiptirler, gerekmedikçe çoğalmazlar, yani ihtiyaç kadar üretilirler. Vücuda ilk defa giren bir zararlı, etkisine bağlı olarak büyük ihtimalle doğuştan gelen bağışıklık sistemini atlatır. Bu sistemi geçen antijen, hali hazırda vücutta bulunan ve kendisi ile tamamlayıcı özelliği gösteren antikora sahip B-Lenfosite bağlanır ve o hücrenin çoğalmasını sağlar. B-Lenfositler yeteri kadar çoğaldıklarında plazma hücreleri ve hafıza B hücreleri olmak üzere iki alt grup hücre yapılır.

Plazma hücreleri; serbest antijen (zararlı bakteri veya virüs) ile mücadele amaçlı antikorları üretip dolaşıma salarlar. Hafıza hücreleri ise antijene karşı olan aktif mücadelede yer almazlar ve aynı antijen ile daha sonra karşılaşılma ihtimaline karşı hazırda beklerler. Bu sayede antijen yeniden vücuda girdiği zaman daha etkili ve daha hızlı bir cevap oluşmasını sağlarlar. Ayrıca hafıza B hücrelerinin, plazma hücrelerine kıyasla oldukça uzun bir yaşam süreleri vardır.

T-Lenfositler;  lenfoblastlardan meydana gelir ve dolaşıma katılır, kalbin ön tarafında bulunan Timus adı verilen bir beze gelir içine girer ve burada sitotoksik T hücreleri (CD8+) ve yardımcı T hücreleri (CD4+) olarak iki farklı hücre tipine ayrılır. Timusa gitmeyen lenfoblastlar öldürücü bir lenfosit olan NK hücrelerine dönüştürülür. Her bir hücrenin silahı ayrıdır.

 

 

HÜCRELER KENDİ BAŞLARINA İŞ YAPABİLİRLER Mİ?

İnsan vücudundaki hücrelerin tek tek veya toplu halde bir arada bulunmaları ve yaptıkları çok kompleks görevlere baktığımızda hassas planlamalar, ölçüler ve amaçlar taşıdığı görülür. 

Bunlar nasıl olmaktadır? Bu hücrelerin kendilerine baktığımızda akıl, irade, güç ve hikmet gibi bir özellikleri yoktur. Yapılan işler ise bunları gerekli kılmaktadır. Bunun akli ve mantıki tek cevabı vardır, her bir hücre ve içindeki biyokimyasal olaylar bir yaratıcı tarafından planlanmakta ve uygulanmaktadır. Her hücre kendi başına iş gören birer amir değil; çalıştırılan, sevk edilen birer memurdur, askerdir. Memurlar amirlerinin, askerlerde komutanlarının emirlerine göre hareket ederler.

İşte, Hafiz olan, yani koruyan Allah tarafından, bedenimizin korunması için çalıştırılan bu güvenlik hücreleri sürekli vazife başında, Allah namına bedenimizi hastalıklara karşı korumak için çalışırlar. Eğer bu sistem yaratılmasaydı yaşamamız da mümkün olamazdı; en küçük bir mikrop ve virüs dahi bizi öldürebilirdi…

 

COVİD-19 VİRÜSÜNÜN YAPISI

Covid-19 hastalığına neden olan Corona virüsüne baktığımızda üzerinde çıkıntılar vardır. Bunlara Spike proteinleri denir. Spike proteinin yapısını incelediğimizde Spike proteinin, S1 ve S2 adı verilen iki alt parçadan oluştuğunu görürüz. 

Solunum yoluyla alınan virüs akciğerlerde, böbrekte, bağırsaklarda ve daha birçok organda bulunan ve AC2 adı verilen yapışma yerlerine (reseptör) S1 parçasıyla yapışır. S2 parçasıyla da hücrelerimize girerek çoğalmaya başlar. Bağışıklık sistemleri güçlü olanlar mücadeleyi kazanır olmayanlar hastalanır, tedavi edilir veya hayatları ölümle sonlanır.

Bugün bütün dünya aklı olmayan bu küçük virüsün insan vücudunda yaşamak için çoğalmasını ve neticede birçok insanın ölümüne sebep olması karşısında, ona engel olmak için ortak akılla çareler arıyor. Aşılar, serumlar ve ilaçlar üretiliyor.

Bu virüs tüm dünyada 2 milyon kadar kişinin ölümüne, ekonomilerin sarsılmasına, insanların evlere hapsedilmesine neden oldu. 

Buna etkili bir ilaç, aşı bulunsa bile ileride başka bir virüsün çıkıp yine Pandemi yapmayacağının garantisi var mı? 

Bilim ne kadar ilerlerse ilerlesin insanoğlu ne kadar aciz kalabileceğini anladı bu süreçte? 

Geçmiş çağlardan beri yaşanan pandemiler milyonlarca insanın ölümüne neden olmuştu. Acaba sizce devletler, hükümetler veya halklar yaşanan bu olaylardan yeterince dersler çıkardılar mı? Organize bir aşı çalışması yapıldı mı? 

Bilim adamlarının laboratuvarlarda yaptıkları çalışmalar fiili duadır, yoğun bakım servislerinde yatan hastalarının dillerine bedel bedenleriyle yaptıkları dua lisan-ı hal ile yapılan duadır. Yani dua sadece dil ile söylenenler değildir; çalışmalar ve halini Rabbine arzedip yardım istemeler de makbul dualardır.

“Âcizim, âciz olanı istemem. Ruhumu Rahman’a teslim eyledim, gayr istemem” sözünün sırrına eren insanların ellerini açarak bu musibetten acilen kurtulmamız için yaptıkları dualar da sözlü dualardır. Allah (cc) bütün dualarımızı kabul etsin, vefat edenlerimize rahmet, hastalarımıza şifa versin. Amin.