TR EN

Dil Seçin

Ara

Bin Davetin İçinde Yaşıyoruz

Bin Davetin İçinde Yaşıyoruz

Bahar sabahları bir başkadır. Hasretle beklediğimize değer. İçimiz şenlikli bir bayram yeri olur. Hep böyle olsun isterim içim. Hep böyle olsun sabahlar… 

Aman ha, çok uzun sürmez baharlar. Kıymetini bilmeli. 

Bakın. Yakından, uzun uzun bakın. Çiçekler ne kadar zarif. Kalbimiz ayna gibi, baktıkça içimiz de çiçekleniyor… 

Bu güzelliklere güzel tefekkür gerek. Güzel görmek, güzel düşünmek gerek. 

Dizginlenemez atlar gibi sökün ediyor duygular, tutamıyorum kendimi. Akıl Onun eserleri karşısında hayret ovasında biteviye koşuyor… Gözüme gösterdiğin bunca güzellikler Sendendir yâ Rab. Hamd sanadır Allah’ım. Ne güzel yaratıyorsun, ne güzel renkler, kokular veriyorsun… Her bir eserin element mürekkebiyle yazılmış şiir gibi; gözlerimle okuyor, okuyorum…

Kış havası değil bu havalar; bahar havası, uyanış havası. 

Öyle cana yakın, öyle güzel bir hâli var ki mevsimin, şaşırtıyor insanı şimdi gözlerimize seyrettirdiğin. 

Ne güzel şekilleri var Allah’ım yarattığın şeylerin. 

Şu daldaki taze yaprak, şu pembe çiçek… 

Arıların gelip gittiği, seyrederken tüm dertlerin bittiği… 

Bahar işte bu, yeniden yaratılışın da müjdesi… 

Kuru dallara hayat vermesi, ebedi baharın da müjdesi…

Hayat değil biten, dünyadaki yolun. Yok olmak değil senin sonun.

İşte güneş, yaprak, çiçek, kuşlar, bulutlar sesleniyor; Rabbinin rahmetini müjdeliyor.

O Rahman’dır, O Rahim’dir, kullarına şefkatlidir

Vermek istemiş ki, isteme duygusunu vermiş. O vermese haberimiz mi olurdu hayatmış, varlıkmış, ebediyetmiş, sevmekmiş…

Şükür ki iman var, yoksa ışıksız aynaya, ruhsuz cesede dönerdik. Şükür ki kalbimizdeki imanla insanlığa erdik. 

Baktıklarımdan, Senin rahmetini görüyorum Allah’ım… Biliyorum, görüyorum, hissediyorum. Bu bahar yine davet, yeni davet var… 

Çıkın dört duvar arasından. Mahşere çıkmadan, dünyadaki mahşeri görün. Cansız yumurtalara can, ölü tohumlara hayat veriliyor, kuru dallarda hayat gülümsüyor. Tefekkür edince hediye de gecikmiyor; dışındaki güzellikler içine doluyor, dışına hayat veren içini de uyandırıyor… 

Ezan, vaktin daveti... Çiçek, mevsimin daveti... Güneş, günün daveti… Hayat, ebedi hayatın daveti… Akıl, imanın daveti… Eserler, tefekkürün daveti… Bin davet içinde yaşıyoruz. Haydi, davet icabetsiz olur mu!.. 

Her eser ustasını alkışlar… Mahlukatın alkışını duyun; tesbihlerini, tahmidlerini, salavatlarını duyun… Her çiçek, her kuş, her eser hal diliyle konuşuyor, “Beni ancak Sen yapabilirsin Allah’ım” diyor, “Beni ne güzel yaratmışsın” diyor, “Şükür ki diriltmişsin ve hayatta tutuyorsun” diyor… Biz de diyelim, hamd edelim, şükredelim Rabbimize… 

Bu güller, baharın salavatıdır şimdi…

Yeniden doğuşun vaktidir şimdi. Ayan beyan bir ilânat var şimdi. Gönlümü su gibi alıp götüren bir sevdadır yaşamak şimdi. 

Şimdi bahardır; yeşil ümidin de rengidir. Bahar ümit doldurur içimizi… 

Toprak uyansın da insan betonların içinde gömülü kalsın olur mu! 

Bırak, her şeyi geride bırak. Seni uyutmak için çırpınadursun tasın tarağın, telefonun hikayen. Seni oyalayıp duran bu sun’î yaşam… Ne varsa seni bağlayan, bırak arkanda kalsın… Yürü git, seni bekliyor bahar. Seni bekliyor dallar, çiçekler, meyveler; seni bekliyor hayatın… Seni bekliyor tüm bu davetleri yapan Rabbin… Hayat, Âlemler Rabbine muhatap olmak için ne güzel fırsattır…