Ey halleri değiştiren,
Ey geceden gündüzü, gündüzden geceyi çıkaran,
Ey kulunu sıkıntılardan, zorluklardan çıkaran,
Ey yumurtalardan acayip kuşları, canlıları yaratan,
Ey tırnak kadar tohumdan kocaman ağaç çıkaran,
Ey kuru daldan önce çiçek, sonra meyve çıkaran,
Ey DNA’larda, genlerde yazdıklarını açıp gösteren,
Ey Fettah olan Allah (cc)!
Bütün yeni yeni açılışlarda, başka başka safhalarda, çeşit çeşit sayfalarda, basit maddelerden benzersiz şeyler çıkarmanda Senin Fettah ismini görüyoruz, okuyoruz.
...
Aynaya baktığımda iki hücreden bir insanı çıkardığını görüyorum. Beni yokluk karanlıklarından dünya misafirhanene çıkardığını görüyorum.
Bir hücreyi açıp açıp bir insan yaptığını, yüzü yokken ona has yüz açtığını, sesi yokken ona özel ses verdiğini; akıl verip düşünceleri içinden çıkardığını, kalp verip duygular kaynattığını görüyorum.
Sen Fettah’sın; her şeyi basit halden ne güzel hallere taşıyorsun; nice güzellikleri nasıl da yerli yerince yapıyorsun.
...
Kışın ardından bahar sayfasını açıyorsun; bir kitabın sayfasını kolaylıkla çevirir gibi.
O kupkuru dalları önce hayata, sonra harika lütuflarına açıyorsun.
Ben kendimi dahi bilmezken, hayatıma yeni sayfalar açtın. Var ettin, varlığından haberdar ettin...
Sağlık buldum, aç oldum, tok oldum, hasta oldum, yokluk gördüm, varlığa erdim, unuttum, hatırladım, taş kesildim, yufka yürekli oldum, sevdim, sevildim, düşmanlık gördüm, arandım, unutuldum, şaşırdım, bildim.. hayat denilen hallerde, ömrümde nice sayfalar açtın bana... İyiliklerde, güzelliklerde, lütuflarda, Senin cömertliğini gördüm; çaresizliklerimde, düşmelerimde, çıkmazlarımda, Sensiz kalırsam çaresiz kaldığımı bildim; Sensizlik tükenmekmiş anladım...
Ancak Seni bulduğumda deva buldum Allah’ım!..
Sen ne güzel bir Rabsın, Sen kulunu ne güzel olgunlaştırıyorsun. Meyve, halden hale taşındığını görür ama o hallerin onu “meyve” yapmak için olduğunu bilemez; olunca görür. Ben de öyleyim; sonunda anlıyorum ki, “Hayr-ı Mutlak’tan hayır gelir, Cemil-i Mutlak’tan güzellik gelir, Hakîm-i Mutlak’tan abes (anlamsız) bir şey gelmez.” Ve Sana sığınıyorum Rabbim, kendi çelmelerimle düşmekten Sana iltica ediyorum...
...
Sen Fettah’sın, kalpleri imana açansın. Güneşle dünyamızı aydınlıklara çıkardığın gibi, Kur’an’ı da kalplerimize güneş yaptın. Işığınla gözümüze fer, nurunla kalplerimize iman verdin.
Senin nurunla görür olduk her şeydeki imzalarını, mühürlerini, fiillerini. Eserlerinden fiillerini, isimlerini bildik, isimlerinle Seni tanıdık.
Resme bakıp ressamı, kitabını okuyup yazarını tanıdığımız gibi, kudret kaleminle yazdığın “kâinat kitabını” okuyup, inceleyip Seni tanıdık, Senin kudretini anladık, Senin ilminin her şeyi kuşattığını gördük, Senin güzel isimlerini öğrendik...
...
İnsan bilmediğine düşmanmış. Sana düşman olanlar da Seni tanımayanlar.
Seni tanıdıkça sevdik, sevdikçe kalbimizde cenneti yaşadık. Sen sevdiğin için yarattın. Bizi var ederek, nimetlerini vererek sevdiğini gösterdin, gösteriyorsun; biz de şükrümüzle, ibadetimizle teşekkürümüzü gösteriyoruz.
Hayat Seninle güzel Allah’ım.
Bu kalp Seni sevmekle güzel.
Bu hayat Resulüne (asm) benzemekle güzel.
Bu göz, eserlerini Senin eserlerin olarak görmekle güzel.
Bu akıl, yarattıklarını anlayıp Seni tanımakla güzel.
Yollar Sana götürünce güzel.
Niyetler Seninle, işler Seninle güzel Allah’ım.
...
Yine bir sayfa çevirdin, yeni bir bayram açtın yâ Fettah. Bu bayrama erdirdiğin gibi, mahşerde de amel defterlerimizi sağımızdan vererek, bizleri ebedi bayrama ulaştır.
Seni sevdik, Seni razı etmek istedik, oruç tuttuk, namaz kıldık, hayırlar yaptık. Niyetler Senin için olunca güzel. İbadetlerimizi kabul eyle ey kullarını seven ve çok sevilen Rabbimiz. Sen ne güzel bir Rabsın...