TR EN

Dil Seçin

Ara

Namib Çöllerinde Bir Damla Su

Namib çöllerinde Stenocara adında acayip bir böcek yaşar. Ve çölde yaşayan tüm canlılar gibi, stenocara için de en önemli şey, içecek bir damla su bulmaktır.

Güney Afrika’da bulunan Namib çölü, yer yuvarlağının en susuz, en sıcak, en kurak ve en az yağış alan yerlerinden biridir. Sıcaklık gündüz saatlerinde 60 dereceyi bulur. Ayrıca bu sıcaklığı daha da artıran sert bir rüzgar, sürekli esmekte, garip şekilli kum tepelerini, deve sürüleri gibi oradan oraya götürüp getirmektedir.

 

Namib çölünde yaşamak zordur, ama gerçekten çok zordur

Fakat dünyanın yaşanması en zor yerinde yaratılan stenocara böcekleri, su içmek için neredeyse hiçbir çaba sarfetmezler. Su, onların ağızlarına kadar getirilir.

Bir stenocara böceği susadığında, şırıltılı derelerin, tatlı serin pınarların, ağaç gölgeliklerinde, su sineklerinin inip kalktığı, kurbağaların keyifle yüzdüğü küçük gölcüklerin bolca bulunduğu yemyeşil bir vadide yaşayan, iri bir peygamber devesinden çok daha kolay içer suyunu...

Allah, -60 derece soğuk kutuplarda yarattığı kutup ayılarına, penguenlere ve öteki kutup canlılarının sırtlarına, onları bu öldürücü soğuktan koruyacak kalın ve yağlı bir kürk geçirdiği gibi; +60 derece gibi dehşetli sıcak ve kurak Namib çöllerinde yaratığı stenocara böceklerinin sırtlarına da, tüm su ihtiyaçlarını karşılayacak, acayip bir kabuk geçirmiştir.

Namib çöllerine yağmur yağmaz. Burada stenocara böceklerinden başka, pek az sayıda canlı yaşar. Ve tüm bu canlıların biricik su kaynağı, her ayın 6 günü, sabahları ortaya çıkan, sis bulutlarıdır.

 

Sisin içinden gelen su

Stenocaraların sırtındaki kabuk, tepeciklerle doludur. Yani bir stenocaranın sırtında onlarca kamburu vardır. Ancak bu tepeciklerin en üst noktaları ile alt tarafları farklı dokularla kaplanmıştır.

Tepeciklerin aralarında, vadilere benzeyen derin kanallar vardır ve bu kanallar balmumu gibi kaygan bir madde ile kaplıdır.

Tepelerin zirve noktalarında ise bu kaygan madde bulunmaz. Bu yüzden tepelerin zirve noktaları, sis bulutundaki minik su damlacıklarını tutar. Su zerreleri, kaygan bir madde ile kaplı olmadığı için böceğin sırtına değdiğinde dokunup gitmez. Yapışır ve aşağıya doğru sızar.

Sızan su, kaygan balmumsu madde ile kaplı vadi ve kanallara dolar. Bu kanallar ise, suyu tepelerin zirveleri gibi tutmaz. Su kanallardan hızla akmaya başlar. Suyun daha da hızlı akması için bu kanalların yüzeyi milimetrenin 100 binde biri kadar minnacık basamaklarla kaplıdır. Böylece suyun akışı hem kolaylaşır, hem de hızlanır.

Kanallardan geçip giden bu minnacık dereler doğruca böceğin ağzına akar!

Ve bu çorak ve kurak ülkenin stenocara böcekleri, ağızlarına kadar gelen suyu afiyetle içerler. Hem de, yeşil bir vadide, şırıl şırıl akan derelerin ve serin gölgelikli gölcüklerin arasında yaşayan, bir peygamber devesinden, bir çekirgeden, bir ağustos böceğinden, iri kara bir karıncadan.. çok daha zahmetsiz bir şekilde!..

 

Her şeyi kuşatan Rahmetin bir eseri

Bilim adamları, araştırmışlar ve stenocara böceklerinin sırtındaki su toplama sisteminin öyle tesadüfen, kendi kendine; öyle rastlantısal bir şekilde olamayacağını görmüşler. Böceğin kabuğundaki tepeciklerin yapısı, kanalların yüzeyini kaplayan kaygan madde ve tümsekler.. Her şeyin, en çok suyun en kısa bir sürede, en az kayıpla böceğin ağzına iletilebilecek şekilde tasarlandığını görmüşler. Mesela tepelerin açısı biraz daha dar ya da geniş olsa, balmumu ile kaplı bölge daha az olsa, sis bulutunun taşıdığı su zerreleri kabuğun kanallarına hiç iletilemeyecek, iletilse bile böceğin ağzına kadar ulaşmadan dökülüp gidecek ve zavallı stenocara böceklerinin nesli, çöl kumlarına karışıp kaybolacaktı.

Ama Allah bu küçük çöl böceklerinin sırtına öyle bir su toplama sistemi kurmuş ki, bugün dünyanın pek çok ülkesinde kullanılan en gelişmiş sis bulutlarından su toplama sistemleri bile, stenocara’nın kabuğu ile kıyaslandığında çok verimsiz kalmaktadır. Plastikten yapılma sis bulutu yakalama sistemleri her bir metrekarede 13-14 litre su toplarken, stenocaraların sistemleri 23 litre su toplayabilecek bir yaratılıştadır.

Günümüzün gözü açık bilim adamları, stenocaraları inceliyorlar ve onların olağanüstü su toplama sistemlerini taklit etmeye çalışıyorlar. Ama işin çok garip ve acayip tarafı, kendi yaptıkları için “Biz yaptık, planladık programladık hesapladık, kestik biçtik, eğdik büktük..” dedikleri halde, stenocaraların kabuklarındaki mükemmel sistem için, nasıl bir mantıktır anlaşılmaz ama, “Allah yarattı! diyeceklerine; kendi kendine, tabiatın etkisi tepkisi sonunda, tesadüfen ortaya çıktı.” diyorlar!..