TR EN

Dil Seçin

Ara

Evrenin Derinliklerine Seyahat

Hayalî bir uzay aracına binerek içinde yaşadığımız kâinatın derinliklerine doğru kısacık bir yolculuk yapabiliriz. Böyle bir yolculukta nelerle karşılaşırız acaba?

Uzay aracımıza bindik ve saniyede 11 km. hızla yerkabuğundan uzaklaşmaya başladık. Bu öyle yüksek bir hızdır ki, aracımız bizi yerçekiminin etkisinden kurtararak güneş sistemine ve daha ötelere götürebilir.

Evet, yolculuğumuz başladı ve 2 saniye sonra, güneşten gelen zararlı ışınları süzerek, mavi küremizin yaşanabilir bir ortama dönüşmesine sebeb olan ozon tabakasına vardık. Yerden uzaklığımız şu an için sadece 20 km.

Yerden 100 km. uzaklaştık ve adına atmosfer dediğimiz gaz tabakasını geride bıraktık. Artık ülkeleri değil, kıtaları görüyoruz. Masmavi okyanusların üzerinde bembeyaz bulut kümelerinin, kıvrımlarla harika bir mozaik oluşturduğunu seyrediyoruz.

1000 kilometre yukarıda dünyamızın Kutup bölgelerindeki buz dağlarından yansıyan ışığın, okyanusların dev dalgalarından akseden koyu lacivert renklerle karışımından ibaret harika görüntüler dikkatimizi çekiyor. 10.000 kilometrede ise Dünyamızın kendi ekseni etrafında döndüğünü fark ediyoruz.

Güneş henüz çok çok uzağımızda. Etrafımızda zifiri bir karanlık var. Çünkü burada onun ışığını yansıtacak hiçbir şey yok. Ortalık müthiş derecede soğuk, - 270 derece! Bulunduğumuz yerde, gece-gündüz, yukarı-aşağı, kuzey-güney gibi kavramlar anlamını yitirdi.

1.000.000 kilometre öteye gittiğimizde güneş etrafında farklı hızlarda ama fevkalade süratlerde dolanıp duran başka gezegenleri farkediyoruz. Güneşe doğru 100 milyon kilometre yol alıp biraz yaklaşsak da, “Güneş rüzgârları” adını verdiğimiz enerji yüklü parçacıklar önümüzü kesiyor! Güneş’teki akıl almaz fışkırmaları, girdapları, yakın uzaya korkunç hızlarla püsküren sıcak alevleri gördükçe, Güneşe daha fazla yaklaşmanın akıl kârı olmadığını düşünüyoruz. En iyisi, Güneşi uzaktan selamlayarak yolumuza devam etmek.

1 milyar kilometre uzağa vardığımız halde hâlâ Güneş sisteminin içindeyiz. Gide gide 1 trilyon kilometrelik yol katettik. Güneş’i ve güneş sistemini geride bıraktık. Henüz karşımıza daha yeni güneşler, yeni yıldızlar çıkmadı ama.

Dünyadan 100.000 trilyon kilometre öteye vardığımızda, galaksimizin merkezine ulaştığımızı söyleyebiliriz artık. Evrenin en büyük cansız kitleleri olan ateş ve ışık topu yıldızlar da canlılar gibi uzayda toplu olarak bulunuyorlar. Bu yıldız topluluklarına galaksi diyoruz.

Samanyolunu terketmek pek öyle kolay görünmüyor. Artık milyar, trilyon kilometreler de anlamını yitirdi. Aslında “ışık yılı uzaklığı” denilen ölçü birimini kullanmaya çoktan başlamalıydık.

İşte nihayet bize en yakın olan bir galaksi göründü. “ Andromedea” galaksisi Dünyaya en yakın olmasına rağmen, onun bizden uzaklığı tam 2,5 milyon ışık yılıdır.

Milyar ışık yılı uzaklık birimine geçiyoruz. Geçmesine geçiyoruz; ama uzayın sınırlarına varmak ne mümkün!

Bizden 10 milyar hatta 12, 13, 14 milyar ışık yılı ötede ve ismine “Kuasar” denilen yıldıza benzeyen her biri bir yıldızdan binler milyonlar defa daha yoğun ışın üreten esrarengiz gök cisimleri bulunuyor. Oralara teleskoplarımız bile ulaşamıyor! Optik sistemlerle değil, radyo sistemleri ile elde ettiğimiz verilere güvenerek onların varlığını kabul ediyoruz. Bu yüzden de hayalî seyahatimize artık son veriyoruz. Çünkü burdan sonrası hayalin de ötesi demektir.

Hakikaten insanoğlu, fizikî âlemde bir noktacık kadar bile yer kaplamıyor.