TR EN

Dil Seçin

Ara

Evrenin Görünmeyen Motorları: Kanunlar

Kanun ve kurallar tüm dünyada düzen ve huzurun temelleridir, ve bu, evrende de böyledir. Mesela sadece yerçekimi kanunu iptal oluverse her şey havada uçuşmaya başlar ve tam bir kaos olur. Bir ülkedeki kanunlar o ülkede yaşayanların genel iradesini, evrendeki kanunlar da tüm evrende hükümferma olan evrensel iradeyi yansıtır. Ülkelerde polisiye kuvvetler bireylerin kanunlara itaatini sağlar. Evrende ise bu işi evrensel kuvvetler ve etkiler yapar -yerçekimi kuvvetinin dünyada her şeyin yerçekimi kanununa itaatini sağlaması gibi.

Kanunlar madde değildir, ve o yüzden de zaman ve zemine bağlı değildir. Böylelikle her yerde geçerlidir, ama hiçbir yerde değildir. Einstein’in ifadesiyle “evrenin kanunlarında bir ruh tezahür eder”. Maddenin her zerresinin tüm kanunlara tam itaati ve kanunların ancak maddedeki tezahürüyle görülüp bilinmesi, kuvvet gibi, kanunların da kaynağının madde olduğu önyargısını oluşturmuştur. Ama maddenin temel yapı taşı olan parçacık veya dalgalarda kanun diye bir unsur yoktur. Hatta denebilir ki evrendeki tüm kütle yok olsa da kütleleri çekim kanunu, ve hiçbir ısı iletimi olmasa da (tüm evrenin aynı sıcaklıkta olması durumu gibi) ısının iletimi kanunu geçerlidir.

Bir maddeye aynı anda bir çok kanun etki eder. Bizim gözlemlediğimiz net etkidir. Biz analizlerde etkisi küçük olan kanunları kolaylık olsun diye dikkate almayız, ama her kanun her yerde etkilidir. Mesela elimizden bıraktığımız bir taşın düşüşünü analiz ederken genellikle sadece yerçekimi kuvvetinin etkisini dikkate alırız, ve havanın kaldırma kuvvetini (Arşimet kanunu) ve sürtünme kuvvetini küçük oldukları için (yoksa geçerli olmadıkları için değil) ihmal ederiz. Ama elimizden bıraktığımız helyum gazı doldurulmuş bir balonun hareketini incelerken havanın kaldırma kuvvetini mutlaka dikkate alırız, çünkü en büyük etkiyi o yapar (helyum gazı havaya göre çok hafiftir).

Madde-kanun ilişkisini daha iyi anlayabilmek için helyum balonunu tekrar dikkate alalım. Önce balonu serbest bırakıp havada yükselişini videoya kaydedelim, ve bir binanın tepesine varış zamanını ve nerede ve ne zaman patladığını not edelim. Sonra bilgisayarda balonun (ve hatta çevrenin) gerçekçi bir resmini çizip balon ve çevre şartları ile ilgili tüm bilgileri girelim, ve balonun hareketi ile ilgili tüm kanunları (yerçekimi, sürtünme, kaldırma, idal gas, hava yoğunluğunun yükseklikle değişimi vs.) uygulayıp balonun hareketini ekranda grafik olarak izleyelim. Görülecektir ki bilgisayardaki sanal balonun hareketi gerçek balonunki ile aynıdır. Sanal balon da binanın tepesine aynı zamanda ulaşacak, ve gerçeği ile aynı zaman ve yükseklikte patlayacaktır. Hatta iki video yan yana oynatılırsa, gerçek balon hareketi ile sanalı ayırt etmek neredeyse mümkün olmayacaktır. Buna benzer binlerce örnek verilebilir, ve bu örnekten son derece önemli sonuçlar çıkarılabilir:

Önce şu gayet açık olarak görülüyor ki varlıklarda esas olan madde değil, madde olmayan kanunlardır. Yani mânâdır. Kanunlar adeta bir yumak gibi balona has bir ruh oluşturmakta, ve balonun maddesi da o ruha tabi olmaktadır. Balon sanki o madde-dışı ruha bir kılıf veya bir cesettir, ve kanun yumağından oluşan balon ruhunun göze görülmesini sağlar (akıl gözü sanal balonun hareketini hayal perdesinde direkt olarak ilim ışığıyla görebilir; çünkü akıl madde değildir, ve görmek için maddeye ve bildiğimiz ışığa ihtiyacı yoktur). Aynı kanunlar ve dolayısı ile aynı ruh, taş gibi havadan ağır bir şeyi kaldırmak yerine yere indirir. Balonun maddesi her türlü tehlikeye açıktır, ve her an patlayabilir. Ama balon, parçalarına ve hatta atom ve moleküllerine bile ayrılacak olsa onu uçuran ruh her zaman ve her yerde vardır.

Balon sanki yok olmakla sonsuzluğa ulaşır. Kanunlardan oluşan o ruh, her zaman yeni bir balona ve hatta aynı anda milyonlarca balona girerek gördüğümüz madde âleminde tekrar arz-ı endam edebilir. Silahlar ve infilaklar balonun atomlarını bile tahrip edebilir, ama o ruha hiçbir zarar veremez, çünkü madde değildir. Evrende kanunlardan muaf olan hiçbir varlık olmadığına göre diyebiliriz ki, basit bir atom dahil her şeyin en azından kanunlardan oluşan bir manevi ikizi veya bir ruhu vardır. Kanunlar kaldırılacak olsa, tüm varlıklar çözülür ve evren bir toz bulutuna döner.

Balon örneğinden çıkarılacak ikinci bir ders de olayların daha olmadan nasıl olacağını görmemizi sağlayan ilmin ve teorinin önemi ve gücüdür. Varlıkların gayet düzenli ve sanatlı olması, her şeyde hassas bir ölçü ile olması, ve bir faydaya ve gayeye yönelik olması, evrende her şeyin ilimle yapıldığını ve yaygın bir ilmin varlığını gösterir. İlim de kanun gibi mânâdır, yani kaynağı madde değildir, çünkü maddenin temel yapı taşı olan parçacık veya dalgalarda ilim diye bi unsur yoktur. O halde ilim sabittir -yani zaman ve mekânla değişmez, artıp eksilmez. Değişen sadece bizim farkına vardığımız miktardır. Araştırmacıların yaptığı ilmi icad etmek değil, ezelden beri var olan ilmi keşfetmektir -bir hazine arayıcısının var olan bir defineyi keşfetmesi gibi.

Varlıklardaki yaygın ilim ışığı, ancak akıl gözü ile görülür. Zaten ilmî araştırmalarda genellikle yapılan da gözlemlerle varlıklardaki bu ilim pırıltılarını görmeye çalışmak, yeterince gözlem yaparak bu pırıltıların hangi genel ilmî kuraldan kaynaklandığını ortaya koymak, ve yeterli sayıda yeni gözlemlerle bu kural veya teoriyi test ederek teyid etmektir. O yüzden termodinamikçi Botzman’ın dediği gibi, “iyi bir teoriden daha pratik bir şey yoktur.” İlmin önemli bir kaynağı da kalbe doğan ilhamdır. Önsezi, 6. his ve içgüdü ilmin akıl yerine kalbe yansımalarıdır.

Evrensel kanun ve prensipler değişimleri kural altına alan genel ilimlerdir, ve varlıkların durumlarına has ilimler için bir çerçeve oluştururlar. Bir şey yaparken en iyisini yapmak ilim ile olur, ve ilim arttıkça her şeyin daha iyisi yapılır. O yüzden modern toplumlarda yüzyıllarca yıllık ilim birikiminin okullarda genç dimağlara aktarılmasına çok önem verilir. Çünkü yeni bir şey yaparken kullanılabilecek en değerli unsur ilimdir. Mimar ve mühendis gibi tasarım yapan kişiler, tasarlanan şeyi -mesela bir televizyonu- madde kullanmadan ilim ve hayallerini kullanarak yaparlar ve tasarımı kağıda veya CD’ye kaydederler.

Bu tasarım, yapılacak şeyin ilmî bir vücudunu oluşturur. Artık usta ve teknisyenlere düşen, ilimden oluşan bu ruha fabrikalarda binlerce hatta milyonlarca maddî ceset giydirmektir. El becerisi isteyen işlerin artık gittikçe robotlara bırakıldığı dikkate alınırsa, insan için en değerli şeyin ilim ile uğraşmak ve hayal ile inşa etmek olduğu anlaşılır. Sağlam bir ilmî vücudu veya ruhu olmayan şeylerin maddî bedenleri de sağlam olmaz, ve uzun süre bir arada kalamaz. Demokratik toplumlarda vizyonerlere değer verilir, çünkü onlar toplum için yeni bir ruh inşa ederler. Toplum benimsediği bu yeni ruhu adapte ederek yenilenir. Değişim istemeyen totaliter rejimlerde ise ilim ve hayalleriyle topluma yeni bir ruh üreten düşünür ve yazarlar, en tehlikeli kişiler olarak görülürler.