ÜNLÜ YAZAR GİZLİ KALMIŞ BU MEKTUPLARINDA HIRİSTİYAN GENÇLERE SAMİMİ BİR DİLLE İSLÂMİYET’İ TAVSİYE ETMEKTEDİR.
“...Muhammedîliğe, Hıristiyanlık dininden daha fazla önem vermelerine gelince, ben bütün kalbimle buna katılıyorum. Bunu söylemek ne kadar tuhaf olsa da benim için Muhammedîlik, Haça tapmaktan (Hıristiyanlıktan) kıyas edilemeyecek kadar yüksekte duruyor. Eğer insan, seçme hakkına sahip olsaydı, aklı başında olan her Hıristiyan ve her bir insan, şüphe ve tereddüt etmeden Muhammedîliği; tek Allah’ı ve onun Peygamberini kabul ederdi.”
— Tolstoy
1800’lü yılların sonlarına doğru, Azerbaycan’ın Tiflis kentinde yapılan subay toplantılarından birinde, iki genç tanışırlar ve birbirlerini severler. Kısa bir süre sonra da evlenmeye karar verirler. Fakat bu iki gençten birisi Rus asıllı Yelena Yermolayeva Hıristiyan, Azeri asıllı Ağaoğlu İbrahim Vekilov ise Müslümandır. O zamanki Rus İmparatorluğu’ndaki geçerli kanuna göre, nikâh kıyabilmek için eşlerden birisinin dininden feragat etmesi gerekmektedir.
Ancak ne Yelena Yermolayeva, ne de Ağaoğlu İbrahim Vekilov dinlerini terketmeye yanaşmazlar. Bu durum karşısında İbrahim Ağa Vekilov’un, uzun uğraşmalarından sonra mesele Rus Çarına müracaata kadar gider. Nihayetinde bu iki gence evlilik izni verilir.
Fakat İbrahim Ağa Vekilov için problem burada bitmez. Rus İmparatorluğu kanunlarına göre, bu evlilikten doğacak çocuklar Hıristiyan terbiyesiyle yetiştirileceklerdir. Bir takım çalkantılardan sonra İbrahim Ağa Vekilov bu durumu da kabul ederek Yelena Yermolayeva ile evlenir.
Aradan geçen yıllarda bu çiftin Boris, Qleb ve Reyhan isimli üç çocukları olur. Bu üç çocuk da vaftiz edilir. Çocuklar gençlik yıllarına gelmişlerdir.
Büyük oğlu Boris, Petersburg Teknoloji Enstitüsü’nde, subay olan kardeşi Qleb ise Moskova’daki Alekseyev Askeri Okulu’nda okumaktadırlar. Kardeşleri Reyhan da on üç yaşına gelmiştir. Çocuklar babalarının ailesinden İslamiyet’i görüp, bu dine karşı ilgi duymaya başlamışlardır. Bu ilgileri sebebiyle kararsızlıklar yaşıyor, ailecek bir araya geldikçe bu düşüncelerini anne babalarına açıyorlardı.
“Biz kimiz, hangi millete mensubuz? Hangi dine hizmet etmeliyiz?..” soruları karşısında özellikle anne Yelena Vekilova çaresizliğe düşmüş ne yapacağını şaşırmış durumdadır.
Bu kararsızlıkla, anne Yelena Vekilova, Tolstoy’a bir mektup yazıp kanaatini sorar.
Tolstoy’un ilk mektuba cevabı
Tolstoy bu mektuba uzunca bir cevap verir. Bu cevabın özeti diyebileceğimiz cümleleri şöyledir:
“...Muhammedîliğe, Hıristiyanlık dininden daha fazla önem vermelerine gelince, ben bütün kalbimle buna katılıyorum. Bunu söylemek ne kadar tuhaf olsa da benim için Muhammedîlik, Haça tapmaktan (Hıristiyanlıktan) kıyas edilemeyecek kadar yüksekte duruyor. Eğer insan, seçme hakkına sahip olsaydı, aklı başında olan her Hıristiyan ve her bir insan, şüphe ve tereddüt etmeden Muhammedîliği; tek Allah’ı ve onun Peygamberini kabul ederdi.
Neden? Çünkü zor ve anlaşılmaz bir ilâhiyatçılık olan Teslis (Baba-Oğul ve Kutsal Ruh), sırlarla dolu Meryem Ana, mukaddesler ve onların resimleri, tasvirleri ve zor ayinlerle dolu... Başka türlü de olamazdı. Yani, dinî öğretilerin aslının yerine geçen birçok bâtıl inançların, kilise inançlarına çevrildiği bir dönemde, Muhammedîliğin kilise inancından yüksekte durmaması mümkün değildi...”
Tolstoy’un bu cevabı, ailede, çocukların İslamiyet’i seçmeleri hakkındaki kanaatlerini pekiştirir. Ancak güvenlik konusundaki endişelerden dolayı, din değiştirme konusunda atılacak adımlar geciktirilir.
Büyük çocukları bu durumu şöyle anlatır:
“Benim yaşım 19 olmuştu. Ders meşguliyetleri ile beraber Muhammed’in dinine geçme fikri de beni bırakmıyordu. 1904-1905 yıllarındaki şartlar bu niyetimin hayata geçmesine yardım etmeliydi. Rus-Japon savaşı, Çar hükümetini bazı liberal kararlar almaya mecbur etmişti.
1904 yılında “Din özgürlüğü hakkında manifesto (karar) yayınlandı. Bu kararla, herhangi bir sebepten dolayı ana baba dininden dönmüş olanlara tekrar o dine dönmeye izin verilmişti. İnsana öyle geliyordu ki, uygun dilekçe vermek yeterliydi ki konu hallolsun. Tecrübeli insanlar olan ebeveynim, Petersburg’a gelişimin ilk yılında, Hıristiyan dininin savunucularının bu kadar yakınında bunu yapmayı uygun görmediler. Annemin Lev Tolstoy’a yazdığı mektupta da dikkatli davranması tavsiyesi hâkimdi. Hoş olmayan olaylardan yakayı kurtarmak için niyetimin hayata geçirilmesini bir o kadar geciktirdik.”
Böylece aradan altı yıl daha geçer. Anne baba ve çocuklar hâlâ somut bir adım atamamışlar. Bunun için de sıkıntı içinde yaşamaktadırlar.
Yazılan ikinci mektup
Nihayet, 2 Mart 1909’da, anne Yelena Vekilova, Tiflis’ten Tolstoy’a bir mektup daha yazar ve aile bireylerinin inanç arayışları konusunu tekrar sorar. Mektubun özeti şöyledir:
“Bizim çok sevdiğimiz hocamız Lev Nikolayeviç!
Mektubumla sizi rahatsız ettiğim için, size karşı özür dileyecek söz bulamıyorum. Biliyorum ki, benim gibi sizden akıl almak isteyenler çoktur. Bütün bunlara bakmayarak ben de size müracaat ediyorum. Çünkü hayat benim karşıma gücümün yetmediği bir konu çıkarmıştır.
Ben kısaca isteğimi size anlatmaya çalışacağım. Ben elli yaşındayım. Üç çocuk annesiyim. Kocam da Müslüman’dır. ... Çocuklarımız Hıristiyan dinine inanıyorlar. ... Oğullarım, babalarının dinine geçmek için benden izin istiyorlar. Ben ne yapmalıyım? ... Onlarda bu fikrin uyanmasına sebep küçük ailevi meseleler değil. Ne maddi çıkar beklentisi, ne de makam mevki tutkusu da onları bu konuya sevk etmiyor. Ancak karanlıkta kalan Azeri halkına hizmet etmek maksadını taşıyorlar. Onların halkla birleşip kaynaşmasına dinleri engel oluyor. Ama ben korkarım ki, kendi düşüncemle onları kötü bir yola sevk edeyim. ... Ben kendi evlâtlarını delicesine seven bir annenin gözyaşları ile yazıyorum. Artık azaptan aklımı yitirmiş halde sizden akıl isteme durumuna geldim. Siz, yalnız siz, kendi aklınızla hayatımızın bugünkü şartlarından bir çıkış bulabilirsiniz. Benim derdim size küçük ve basit görünebilir. Ancak bana dehşetli azaplar vermektedir.
Lev Nikolayeviç, siz bize, bizim gibi küçük insanlara hiçbir zaman yürekten gelen değerli tavsiyelerinizi esirgemediniz. Bunu bildiğim için cesaret edip sizi kendi isteğimle rahatsız ettim. Çok çok özür dilerim ki sizin kıymetli vaktinizi aldım. Bu adımı atmaya beni mecbur eden şey delicesine analık sevgisidir.”
Bütün kalbiyle size bağlı olan
Yelena Vekilova
Tiflis, Uçebnıy Pereulok I, Ev 8.
Lev Tolstoy’un cevabı
Tolstoy, 15 Mart 1909’da ‘Yasnaya Polyan’dan gönderdiği cevap niteliğindeki mektubunda şöyle diyordu:
“Yelena Yefimovna’ya (Vekilova) Sizin oğullarınızın Azeri halkının bilgilenmesine yardım etme arzusunu takdir etmemek olmaz. Böyle olduğu halde Muhammed’in dinini kabul etmenin de ne derece lâzım olduğunu da anlatamam. ... Buna göre de sizin oğullarınızın Muhammed’in dinini Hıristiyanlıktan üstün tutarak kabul etmeleri, yani bir dinden başka bir dine geçmeleri hakkında kimseye bilgi vermeleri gerekmez. Belki bu zaruridir. Fakat ben bu konuda bir şey diyemem. Sizin evlâtlarınız bu konuda hükümet organlarına haber verip vermemeleri hakkında kendileri karar vermelidirler.
Müslümanlığın Hıristiyanlık karşısındaki üstünlüğüne ve özellikle sizin evlâtlarınızın hizmet ettikleri maksadın âlicenaplığına gelince, bu konuya bütün kalbimle katılıyorum. Hıristiyan ideali ve öğretisini, onun hakiki manasında, her şeyden üstün tutan bir insan için bunu söylemek ne kadar garip olsa da demeliyim ki:
Müslümanlığın kendine has dış görünüşüne göre Kilise Hıristiyanlığından kıyas kabul etmez derecede üstün durması, bende hiçbir şüphe doğurmuyor. Eğer ki, bir kimsenin karşısına Kilise Hıristiyanlığı veya İslâm dinine girme hakkında bir tercih koyulsa, o zaman her bir akıllı adam, girift ve anlaşılmaz ilahiyatın, üç sıfatlı Tanrı’nın, günah çıkarma merasiminin, dinî ayinlerin, İsa’nın anasına yalvarışın, mukaddeslerin ve onların resimlerine sayısız hesapsız ibadetlerin yerine, hükümleri bir Allah’ı ve peygamberi olan İslâm dinini şüphesiz ki üstün tutar. Bu başka türlü de olamaz.
Ayrı ayrı fertlerin, bütün insanlığın ve bütün insanların hayatının esasını teşkil eden dinî şuurun olgunlaştığı gibi, hayatta her şey gelişir ve mükemmelleşir. Dinin gelişip mükemmelleşmesi ise, onun sadeleşmesinden, anlaşılmasından ve onu anlaşılmaz yapan her şeyden kurtulmasından ibarettir.
...Buna göre de en eski dinlerde gerçeği gizleyen mucize ve uydurmalar her şeyden çoktur. Bu, en çok en eski dinde, Brahman dininde, ondan az Yahudi dininde, ondan az Buda, Konfüçyüs, Taoizm dinlerinde, onlardan daha az Hıristiyan dininde ve nihayet en az, en son din olan İslâm dininde vardır. Bu bakımdan Müslümanlık en elverişli durumdadır.
...Size böyle uzun uzadıya yazıyorum ki, siz benim fikirlerimi oğullarınıza ulaştıracaksınız ve bu fikirler de onların güzel düşüncelerini hayata geçirmeye yarayabilirler. Dinin mahiyetini teşkil eden büyük hakikatlerin, onu karanlıklaştıran her şeyden temizlenmesine yardım etmek, insanın yapabileceği en güzel işlerden biridir. Eğer sizin evlâtlarınız bu işleri ailevi bir görev kabul etseler, o zaman hayatları dolu ve anlamlı olacak.
...Eğer benim düşüncelerim hiç olmasa bir şeye yarasalar, siz veya oğullarınız kendi faaliyetleri hakkındaki kararlarını bana bildirseler çok memnun olurum.
— Lev Tolstoy
Tolstoy’un önerisiyle Müslüman olan gençler
Dertli annenin yazdığı mektup, Tolstoy’u çok heyecanlandırmıştır. Bunu, dört sayfalık ve acele yazılan mektubundan anlamak mümkündür. Lev Tolstoy’un, “Müslümanlığın kendine has dış görünüşüne göre kilise Hıristiyanlığından kıyas kabul etmez derecede üstün durması bende hiçbir şüphe doğurmuyor” cümlesi, onların kararsızlığına son veren bir cevap oldu. Mektup, ailede, emir gibi okunup kabul edilir. Tolstoy’un telkini ile Müslüman olurlar.
Tolstoy’un mektubundan sonra Tiflis’teki Zagafgaziya Ruhani İdaresi, General İbrahim Ağa Vekilov’un evlâtlarını Müslümanlığa kabul etmiş ve bu arada Müftü Mirza Hüseyin Efendi Kayıpzade’nin imzası ile resmi belge verilmiştir. Çocuklar da kendilerine yeni isimler alarak; Boris, Faris olmuş, Qleb ise Galip olarak resmileşmişlerdir.
Lev Tolstoy’un, Yelena Vekilova’ya yazdığı mektubun aslını Yelena’nın oğlu Faris, 1978 yılında Moskova’da Lev Tolstoy adına açılan müzeye vermiştir. Mektuplar müzede hâlâ sergilenmektedir.
Tolstoy’un İslamiyet hakkındaki görüşleri özel doktorunun notlarında da kayıtlı
Lev Tolstoy, İslâm dinine olan inancını sadece Vekilov’lara yazdığı mektuplarla açıklamamıştır. Onun çok yakınında bulunan kalem erbabı olan birçok dostları, Tolstoy’un, İslâm dinine, Hz. Muhammed’in şahsiyetine ulvî muhabbeti hakkında yazılar yazıp, sohbetler ederlermiş. Tolstoy’un, Müslümanlık hakkındaki aşağıdaki sözleri ise çok dikkat çekicidir.
Slovak asıllı D. P. Makovitski, altı yıl Tolstoy’un özel doktorluğunu yapmış ve çok sayıda dostunun Tolstoy’u ziyaret etmesi sırasında aralarında geçen diyalogları not ederek, “1904-1910 Yıllarında Tolstoy’un Yanında” adlı büyük bir kitap yazmıştır.
Bu kitap 1979 yılında dört cilt olarak “Yasnopolyana Kayıtları” adıyla, ilk defa Moskova’da yayımlanmıştır. Kitabın III. cildinin, 356. sayfasında ise Tolstoy’un ailevi sohbetleri vardır. Orada Tolstoy’un, General İbrahim Ağa Vekilov’un hanımının kaygısına ortak oluşuna ve İslâm dinini kalben sevmesine bir kez daha şahit oluruz.
Tolstoy’un doktoru Duşan Petroviç Makovitski bunu bakın nasıl anlatıyor:
“1909 Mart ayının 13’ünde Lev Nikolayeviç Tolstoy bir sohbet sırasında dedi ki: “Bir anneden mektup aldım. Yazıyor ki: Çocuklarımın babası Müslüman’dır, ben ise Hıristiyan’ım. İki oğlum var, biri talebedir, öbürü zabit (subay). Her ikisi de İslâm dinine geçmek istiyor.”
Tolstoy’un bu sözü üzerine Sofya Andreyevna (Tolstoy’un arkadaşı): “Belki de oğulları, çok eşli olmak için Müslüman olmak istiyorlardır.” der.
Tolstoy: “Ne olur ki... Sanki bizde çok eşliler az mı? Bu mektup hakkında düşünürken benim için çok şey aydınlandı. Muhammed her zaman Hıristiyanlığın üstüne çıkıyor. O, insanı Allah saymıyor ve kendini de Allah ile bir tutmuyor. Müslümanların Allah’tan başka ilâhı yoktur ve Muhammed onun peygamberidir. Burada hiçbir muamma ve sır yoktur.”
Sofya Andreyevna (Tolstoy’un arkadaşı): “Hangisi daha iyidir? Hıristiyanlık mı, Müslümanlık mı?”
Tolstoy: “Benim için açıktır ki, Müslümanlık daha iyidir, daha üstündür.”
Kısa bir süre sustuktan sonra Lev Nikolayeviç Tolstoy tekrar eder: “Müslümanlık, kıyas edildiğinde Hıristiyanlıktan üstünlüğü görülür. Müslümanlık bana çok yardım etmiştir.”