“Hayat dahi mevcudatın keşşafıdır. Keyfiyatın tahakkukuna sebeptir.”
— Sözler
Kemiyet, adet mânâsına geliyor. Keyfiyet ise, kalite, yani “bu adetleri birbirinden farklı kılan üstün yönler, görevler, özellikler” demek oluyor.
“Güneşin ışığı Ay’dan daha parlaktır.” “Hava topraktan daha latiftir.” “Yerküremiz atmosferle kaplanmıştır.” “Diğer gezegenlerde su yoktur.” gibi hükümler, ancak hayat sayesinde bir mânâ ifade ederler. Hayatsız bir kâinatta katıyla sıvı, parlakla solgun, ışıkla karanlık, hava ile su, Güneş ile Ay birbirinden pek farklı sayılmazlar. Bunların hepsi, “mamül maddesi olmayan bir fabrikanın farklı aksamı” gibi kalırlar. Ama hayatın yaratılmasıyla atmosfer de mânâ kazanmıştır, gece de gündüz de. Güneş de hikmetli bir varlık olmuştur, Ay da, yerküresi de.
Bu söylediklerimiz, dünyada sadece bitkilerin yaratılmış olduğu devre için bile geçerlidir. Ama hayvanlar ve insanlar âlemi yaratılmazdan önce, yine birçok keyfiyet, kemiyet olmadan öteye geçemiyordu. Mesela, bir taş parçasıyla bir elmanın farkı ancak canlıların yaratılmasıyla ortaya çıktı.
Sadece hayvanların yaratılıp insanların henüz yeryüzüne misafir edilmedikleri dönemde de yeryüzüne ilâhî sanatları temâşâ ve tefekkür edecek bir canlı türü mevcut değildi. Akıl sahibi bir varlık olan insanın yaratılmasıyla bu âlemdeki pek çok eşyanın vazifeleri, faydaları, birbirleriyle ilgileri ortaya çıktı ve eşya ayrı bir keyfiyete büründü.
Bu keyfiyet, kâinatın insana hizmet etmesi ve cennet yahut cehenneme aday olan bu yeni tür için bir imtihan meydanı olmasıdır.