Bir yumruk büyüklüğündeki kalp, manevi anlamda âlemleri barındırdığı gibi, maddi anlamda da yaratanına çok iyi bir aynadır. Kalbin üzerinde isminin yazılı olmasına gerek yok. Kalp zaten her şeyiyle O’nu gösteriyor. Kalpte dört adet kapak vardır. Bu kapaklar incecik zarlardan yapılmışlardır. Sol karıncık ile sol kulakçık arasındaki mitral kapak, iki yaprakçıktan meydana gelir. Bu yaprakçıklar, dip kısımlarından kalbe yapışıktır. Uç kısımlarından, yani serbest kenarlarından ise iplikçikler (kordalar) ile kalbin kas kısmına yapışıktırlar. Paraşütteki iplikler gibi kapakçıkları tutmakta ve aşırı hareketi engellemekte olan bu iplikçiklerin kopması, kanın geriye kaçmasına sebep olmaktadır.
Sol karıncık ile aorta arasında yer alan aort kapakta ise bu iplikçikler yoktur. Aort kapak üç yaprakçıklıdır ve her bir yaprakçık kuş yuvasına benzeyen yapıdadır. Kalbin kasılması sırasında kan kalpten vücuda atılırken bu yaprakçıklar kenarlara doğru açılmakta, kalbin doluşu sırasında ise kapanmakta ve kanın kalbe doğru geriye kaçışına engel olmaktadır. Mükemmel bir mühendislik ürünü olan bu kapakçıklar üzerinde gören gözler ve düşünen akıllar için yaratıcının ismi vardır.
Kalpteki diğer iki kapakçık kalbin sağ kısmında bulunurlar. Sağ kulakçık ile sağ karıncık arasında üç yaprakçıklı anlamında triküspit kapak, sağ karıncık ile akciğer atar damarı arasında pulmoner kapak bulunmaktadır.
Kalp cerrahisinde kullanılan kalp kapaklarında olması gereken özellikler şöyle sıralanmaktadır:
1. Dayanıklı olmalıdır.
2. Kanda yıkım (hemoliz) yapmamalıdır.
3. Sessiz çalışmalıdır.
4. Pıhtı oluşturmamalıdır.
5. Enfeksiyonlara karşı dirençli olmalıdır.
Bu özelliklerin tamamı sadece insan vücudunda bulunan kapakçıklarda vardır. İnsanların yaptığı hiçbir sunî kapakçıkta bu özelliklerin tamamı bulunmaz. Bu yüzden, kapak takılacak hastalarda, insanlardan elde edilen kapaklar ideale yakın özellikler taşımaktadır. Sunî bir kalp kapağının üzerinde imalatçısının ismi yazılı olmasa da düşünen akıl o ismi görür. İnsanın kalbinde bulunan kapaklarda da yaratıcının isminin olmasına gerek yoktur. O kapaklar zaten gören gözlere yaratıcının ismini okuturlar.
Kalp, insanın yumruğu büyüklüğündedir. Her kasılmada yetişkin bir insan kalbi yaklaşık 70 ml. kan pompalar. Dakikada yetmiş defa atan bir kalp, bütün vücutta bulunan yaklaşık beş litre kanı bir dakikada devretmektedir. Bu hesaba göre yetişkin bir insanın kalbi bir günde yaklaşık olarak 70x70x60x24=7056000 ml., yani yaklaşık yedi ton kan pompalamaktadır; hem de devamlı çalışarak... Bu mükemmel faaliyet, bize bu faaliyetin programcısını açıkça göstermektedir.
İnsanın kalbinde, elektriksel uyarı üreten ve kalbe veren “sinüs düğümü” denilen bir santral vardır. Bu santral, kalpte pil görevi yapmakta, üretilen elektrik enerjisi, vücuttaki ihtiyaca göre kalbe verilmekte ve kalbin hızı ayarlanmaktadır. İnsandaki bu kalp pili arızalandığında sunî kalp pilleri kullanılmaktadır. Bu piller, içine depolanmış elektrik enerjisini kalbe verir ve belirli hızda kalbin kasılmasını sağlar. Yani sunî piller elektrik enerjisi üretmez, ancak içerisine depolanmış elektrik enerjisini kalbe verirler. İnsanların yaptığı en küçük kalp pili, küçük bir kibrit kutusu kadardır. İnsanın kalbindeki sinüs düğümünün büyüklüğü ise yaklaşık olarak bir fasulye tanesinin yarısı kadardır.
İşte bu bilebildiğimiz ve henüz bilemediğimiz yönleriyle kalpteki bu mükemmel düzen, bize bu düzeni yaratanı gösteriyor. Yeter ki biz kalp gözümüzü açalım. O isim her yerde görülüyor, okunuyor.